spot_img
Daha Fazla Gör

    Son Yazılar

    BİZİ BU GÜZEL HAVALAR MAHVEDECEK

    Hemen hemen herkes son günlerde “tam bahar havası, hava bugün ne güzel, kış gelmedi bir türlü, bugün yine güneşli” diyor veya buna benzer cümleler duyuyoruz. Gerçekten de bu yıl, kış bir türlü gelmedi, sadece İstanbul’a değil, Anadolu’ya da gelemedi.

    “Beni bu güzel havalar mahvetti” diyen şairimiz Orhan Veli gibi, bizi de tam olarak bu güzel havalar mahvedecek. Biz belki bu güzel havalarda aşık olmayacağız ama barajlarımızdan sular çekilecek, göllerimiz nehirlerimiz kurumaya yüz tutacak, ekinlerimiz boy vermeyecek, tarlalarımız çoraklaşacak; şayet beklediğimiz yağışlar gelmezse…

    Hatırlayacağınız üzere benzer bir tablo ile 2021 yılında da karşılaştık. 2021 yılına girmeden 2020’nin son aylarında sonbahar ve beraberinde kış yağışlarını alamamıştı Türkiye, daha sonra 2021 yılının ilk aylarında kar yağmasa dahi özellikle Marmara bölgesinde gelen yağmurlar barajlara can suyu olmuştu. Ancak Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu için aynı şeyi söylemek mümkün olmamış, bu bölgeler kuraklık kıskacında bir tarım sezonu geçirmişti. Mardin’de kuraklık nedeniyle mercimek tarlalarına biçerdöverler girememiş, Konya Ovası’nda buğdaylar boy verememişti, saman bile karaborsaya düşmüş ton fiyatı bugün 3 bin lira olsa da o günlerde ilk kez bin liranın üzerine çıktığını görülmüştü. Yağış yetersizliği en çok tarımı etkilemiş, bitkisel üretimde kayıplar meydana gelmiş ve buğday üretimi 17.7 milyon ton seviyelerine kadar gerilemişti.

    Bugün de aynı tablo ile karşı karşıyayız.

    TÜRKİYE 2021 YILINDAN İTİBAREN BÖLGESEL OLARAK KURAK DÖNEMLER YAŞIYOR

    Türkiye’nin 2021 yılından itibaren bölgesel olarak kurak dönemler yaşadığını belirten Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Türkiye genelinde kuraklığın daha da etkili yaşanmaya başladığını söyledi. Son 3 aydaki yağışlar uzun dönemli normal yağışların %40’ın altında, geçen seneye nazaran da %30 daha az gerçekleştiğini ve bu durumunda su arz güvenliği ile gıda arz güvenliğinin riske girebileceğini kaydetti.

    Kuraklığın artarak devam edeceğini ifade eden Dursun Yıldız, “İklim bilimcilerin çeşitli senaryolar kullanarak oluşturdukları model çalışmalarının sonuçları, kurak dönemlerin artarak devam edeceğini ortaya koyuyor. Son üç yılda ülkemizde bölgesel olarak yaşadığımız kurak dönemler de bunu gösteriyor. Türkiye üst üste gelen iki dönem yaygın kuraklıktan çok olumsuz etkilenir. Bunun için tekrar süreleri kısalan kurak periyotların ortaya çıkaracağı riskleri yönetmek zorundayız. Kuraklık krizi oluştuktan sonra alınacak önlemler çok etkili olmaz.” dedi.

    KAR YAĞIŞLARI YETERSİZ, BİTKİLER SOĞUKLAMA İHTİYACINI KARŞILAYAMIYOR

    Uzmanlar, sonbahar yağmurlarının gelmediği gibi kışın beklenen kar yağışlarının da henüz Türkiye genelinde gerçekleşemediğini belirtiyor.

    Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama Merkezi Direktörü Prof. Dr. Levent Kurnaz da Türkiye genelinde özellikle kar yağışlarında ciddi bir azalmanın olduğunu ve kar yağışlarındaki bu azalmanın da en fazla tarımı etkilediğini ifade etti. Prof. Kurnaz, tohumun ve bitkinin soğuklama ihtiyacının olduğunu ancak kar yağışları gerçekleşememesi ve bitkilerin kar örtüsünün altında kalamadıkları için soğuklama ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını anlattı:

    “Bu durumun; hem kar yağışlarının olmaması hem de havanın belli bir sıcaklığın altına düşmemesi yani yeterince soğumaması tarımda ciddi bir etkiye yol açması bekleniyor.”

    KONYA OVASI’NDA HUBUBAT REKOLTESİ TEHLİKEDE

    Uzmanlar, kurak dönemlerin uzaması ve yağışlardaki dengesizliğin, tarımsal üretimde neden olduğu verim kayıplarını; küresel iklim krizinin en tehlikeli etkileri olarak tanımlıyor.

    Ülkenin hububat ambarı Konya Ovası’nda bu sene ekim dönemi iklim kaynaklı sıkıntılı olarak başladı. Yağışların geçen yıla oranla ciddi miktarda düştüğü bölgede tek beklenti, önümüzdeki günlerde yoğun bir yağışlı periyoda girilmesi. Aksi durumda hububat rekoltesinde tıpkı 2021 yılında olduğu gibi ciddi kayıpların yaşanması söz konusu olabilir.

    Geçmiş yıllara göre daha sıkıntılı bir hububat sezonu başladığını aktaran Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Soylu, bu yıl geçmiş yıllara göre daha sıkıntılı bir hububat sezonu başladığını, özellikle ekim, kasım ve aralık aylarında beklenen yağışlar düşmediğini aktardı.

    Dr. Soylu, “Sezon olarak 2022’nin ekim sezonları özellikle ekim, kasım ve aralıkta geçen yıla göre yağış miktarları çok ciddi miktarda düştü ve şu anda ocak ayının ortasındayız, kar yüzü görmedik, yağmur da yağmadı. Bu durum şu anda sonbaharda ekilen hububatta, özellikle kıraç, sulama imkanı olmayan yerlerde bitki gelişimlerini, çıkışlarını olumsuz etkiliyor. İyi çıkan alanlarda da ister istemez kardeşlenmenin daha zayıf gerçekleşmesine neden oldu. Sulu tarımda çok büyük bir sıkıntı yok. O alanlarda da biraz su kullanımı etkileyecektir. Önümüzdeki dönemde umudumuz özellikle bu saatten sonra yoğun bir yağışlı periyoda girmek. Eğer böyle bir dönem gelirse inşallah zararı en az noktayla geçecek” dedi.

    TRAKYA’DA DA TARIMSAL ÜRETİM KURAKLIK PENÇESİNDE

    Konya Ovası ile birlikte Trakya’da kuraklık pençesinde ekim sezonuna başladı. Yapılan analizlere göre Tekirdağ’ın güney kesiminde “olağanüstü kuraklık” yaşandığı belirtiliyor.

    Meteoroloji Genel Müdürlüğünün “Standart Yağış İndeksi” metoduna göre 3 aylık (ekim, kasım, aralık) kuraklık analizi sonuçlarına göre, ortalama sıcaklıklarda 3 derece artış yaşanırken yağışlar ise önemli ölçüde azaldığı görüldü. Söz konusu aylarda yağış miktarı geçen yılla kıyaslandığında Tekirdağ’da 2,5 kat, Edirne’de 2 kat, Kırklareli’nde ise 3 kat azaldı. Kuraklık yaşanan bölgede üreticiler buğday ve kanola ekimi yaparken zorluk yaşadı. Çiftçi ekimlerin büyük bölümünü kuru toprağa yapmak durumunda kaldı.

    Ne yazık ki kuraklık sadece Konya ve Trakya’da değil yurdun birçok bölgesinde etkisini gösteriyor; İç Anadolu’dan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya, Marmara’dan Ege’ye kadar geniş bir alanı etkiliyor.  Kuraklık etkisinin en yoğun olduğu bölgelere de değinen Dursun Yıldız, son üç yılda Trakya, Marmara’nın güneyi, Güney Ege, Orta Anadolu ve Akdeniz Bölgesi’nde kısmi kurak dönemler yaşandığını aktardı. Ancak uzun dönemde iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin Akdeniz bölgesinde daha çok yaşanacağını, Orta Anadolu bölgesinin ise doğal olarak kurak bir bölge olduğunu ve iki bölgeyi daha riskli bölgeler olarak ifade etti.

    BARAJLAR, GÖLLER, NEHİRLER ALARM VERİYOR

    Yetersiz yağışların alınamamasıyla son İstanbul gibi metropollerde barajlardaki su seviyesi ve büyükşehirlerdeki su yönetimi de tartışma konusu olmaya başladı.

    İstanbul, 2021 yılında 15 Ocak’a kadar neredeyse İstanbul’a hiç yağış düşmemiş ancak 2021 ocak ortası itibariyle yağışlar başlamış ve İstanbul yaklaşık 2 aya yakın çok ciddi yağış almıştı. Bu durum İstanbul’un 2021 yazını nispeten rahat geçirmesini sağlamıştı. Dolayısıyla İstanbul için de şu andaki tek beklenti benzer bir şekilde yağışların önümüzdeki zamanlar için ciddi olmasa da ölçülebilecek bir derecede yağması.

    Su Politikaları Derneği Başkanı Yıldız’a göre, İstanbul’daki barajların toplam doluluk oranının yüzde 31 seviyelerinde ve yağışların bundan sonra normallerin de üzerine çıkmaması durumunda İstanbul’un su temini planlamasının bozulacak:

    “Bu planın bozulması durumunda suyun ekonomik olarak temininde büyük sorunlar ortaya çıkar. Kısaca İstanbul’da su yönetimi zorlanabilir. Çünkü İstanbul’un su havzaları çok dağınık ve su talebi çok yüksek. Ankara ve İzmir için durum İstanbul kadar sıkıntılı değil. En olumsuz koşullarda bile Ankara ve İstanbul’un miktar olarak su temini problemi olmaz ancak suyun kalitesi düşebilir.”

    Bu arada Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün 1 Ekim 2022-3 Ocak 2023 tarihleri arasındaki yağış verilerine göre, üç büyük şehirde yağışlar azaldı.  Ankara’da yağışlarda normaline göre yüzde 36,4, İstanbul’da yüzde 51,8, İzmir’de yüzde 41,7 düşüş ölçülürken, Türkiye’nin buğday ambarı olarak nitelendirilen Konya’da da yüzde 50,3 azalma kaydedildi. Bu dönemde tüm havzalarda yağışlarda da normaline göre azalma gerçekleşti. Yağışlarda en fazla azalma yüzde 64,6 ile Asi havzasında görüldü. Bu azalmayı yüzde 50,5 ile Marmara havzası, yüzde 47,7 ile Susurluk, yüzde 57,7 ile Kuzey Ege, yüzde 43,5 ile Gediz takip etti.

    KURAKLIĞA KARŞI SU YÖNETİMİ NASIL YAPILMALI?

    Dünyada birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de içilebilir su yani tatlı suların yüzde 70’i tarımsal üretimde kullanılıyor. Dolayısıyla su yönetimi veya tasarrufu önce tarımda su yönetiminden veya tasarrufundan geçiyor.

    Söz konusu su yönetimine ilişkin görüşlerini paylaşan Prof. Kurnaz, su yönetimini temelde ikiye ayırmak gerektiğini belirtti ve şunları kaydetti.

    “Su yönetimini ikiye ayırmak gerekiyor, bunlardan bir tanesi tarımsal su yönetimi. Şu an suyun yaklaşık dörtte üçü tarımda kullanılıyor, tarımda kullanılan bu suyun çok daha dikkatli kullanılması gerekiyor ve maalesef tarımsal sulamada su yönetimini sağlamak için yeterli yatırımı yapmıyoruz. Bu ancak devlet desteği ile mümkün olabilecek bir şey, iki yakasını bir araya zor getiren çiftçiye damla sulama sistemi vs. kuracaksın demek gerçekçi değil. Hiçbir çiftçi bunun altından kalkamaz, bu yatırımlara devlet desteği gerekli. Diğer bir taraftan sanayi kullanımı ve bireysel kullanıma baktığımızda buradaki su yönetimine devlet desteğinden ziyade devlet sopası gerekiyor. Aşırı kullananlara ceza (fiyat) uygulaması gerekiyor. Su yönetimine iki taraflı bakmamız gerekiyor ki su da yeterlilik sağlayabilelim. Kuraklık ile mücadele konusunda alınması gereken ilk önlem su yönetimi, diğer tedbirleri daha sonraki aşamada konuşmamız gerekiyor.”

     

    Yazan: Gazeteci Merve Ekinci

    Son Yazılar

    spot_img

    Önerilen Yazılar

    Abone Olun

    ×