Cefasını çiftçi çekiyor, kaymağını başkaları yiyor.
Kar demeden kış demeden üretiyor; elini sıcak sudan soğuk suya dokundurmayan kazanıyor.
Her sene bir umutla ekiyor; ancak ya artan maliyetler ya da iklim koşulları, tüm emekleri alıp götürüyor.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü dünya çiftçisini bilmem ama bana sorarsanız, bizim çiftçilerimiz borç yükü altında, umutsuzluklar içinde geçirdi.
Kredi borcu 970 milyar TL’ye dayandı.
İcra memurları kapıda.
Elde avuçta ne varsa gidiyor.
Her anlamda kaybeden, yine çiftçi oluyor.
Zirai don olur, çiftçi kaybeder.
Kuraklık etkisini artırır, çiftçi kaybeder.
Su baskını, seller, dolu etkili olur, çiftçi kaybeder.
Tam hasat zamanı ithalat kapıları açılır, çiftçi yine kaybeder.
Hani bir laf vardır ya, çiftçiler arasında sıkça söylenen: “Çiftçinin karnını yarmışlar, bir dahaki sene çıkmış.” Artık o sene de kalmadı…
Yukarıda yazdığım cümlelerin tamamı Türkiye’nin farklı illerinde bulunan çiftçilere ait.
İşte bu şartlar altında kutladı, tabii kutlayabildiyse Dünya çiftçiler Günü’nü…
Bu haftayı çiftçilerin en önemli problemlerine ayırmak istedim.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü, üretici açısından ne anlam ifade ediyor? Gerçekten bir kutlama mı yoksa sorunların gölgesinde geçen bir gün mü?
Gelin ilk olarak Türkiye’nin en büyük çiftçi örgütü Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın açıklamasıyla başlayalım.
ÇİFTÇİ ÜRETMEZSE TÜRKİYE AÇ KALIR
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar: “Biz üretmezsek Türkiye aç kalır. Günümüzde dünya genelinde iklim krizinin etkileri daha da belirginleşiyor; kuraklık, ani hava olayları ve tarımsal üretimdeki dalgalanmalar, hem üreticiyi hem de tüketiciyi derinden etkiliyor. Bu zorlu koşullara rağmen, Türk çiftçisi 2025 yılında da tarlasını terk etmeyerek gıda arzını sağlamak adına insanüstü bir çaba gösteriyor. Bu çabanın kıymetini bilmek, sadece üreticiye değil, ülkemizin de geleceğine sahip çıkmaktır.
Çiftçilerimizi tarımda tutabilmek için, yelkenleri tarıma çevirmeliyiz.” dedi.
KIRSALDA YAŞ ORTALAMASI 59’U BULDU
“Tarımda nüfus yaşlanıyor, kırsalda yaş ortalaması 59’u buldu.” diyen Bayraktar, “Gençlerimizi kırsalda tutmanın yollarını bulmalıyız, aksi takdirde gıda güvenliğini sağlayamayız. Tarımda kayıtlı genç çiftçi oranı yüzde 5’in altına düştü, diğer taraftan SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısı 2021 yılında 1 milyon iken, 2024 yılı sonunda 419 bine geriledi. 1,1 milyon çiftçi ise muafiyet belgesi alarak sistemin dışına çıktı. Tarımın sürdürülebilirliği ve kırsalda yaşamın devamı için çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine dahil edilmesi zorunludur. Bu nedenle Tarım BAĞ-KUR primleri düşürülmeli, genç ve kadın çiftçilerimize yönelik özel sosyal güvenlik destekleri sağlanmalıdır.” İfadelerini kullandı.
KEMER SIKMA GEREKÇESİYLE ÇİFTÇİ DESTEKLENMİYOR
Konuya, Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez’in açıklamalarıyla devam edelim.
Nisan ayında yaşanan zirai don felaketini hatırlatan Suiçmez, 60’a yakın ilde don zararı yaşandığını, ancak zarar gören çiftçilerin sadece yüzde 20’sinin sigortalı olduğunu ve bu oranın çok düşük olduğunu söyledi. Kemer sıkma gerekçesiyle gereken adımların atılmadığına dikkat çekti.
Kar etmeyen sektörlerden yatırımcıların çekildiğini, buna karşın çiftçilerin her türlü zorluğa rağmen üretime devam ettiğini söyleyen Baki Remzi Suiçmez, üretim olmasına rağmen kazancın olmadığını, ayrıca devletin belirlediği alım fiyatlarının da çiftçiyi tatmin etmediğini sözlerine ekledi.
YANLIŞ TARIM POLİTİKALARI SOFRALARI VURDU
Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu’nun verilerine göre, 2025’in ilk üç ayında tarım, gıda ve içecek sektörü ithalatı geçen yıla göre yüzde 19.48 artışla 5.8 milyar dolara yükseldi.
Yanlış tarım politikaları üretici kadar dar ve sabit gelirlilerin sofrasını da vurdu. Gıda enflasyonu Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’na göre yıllık yüzde 30’u aşarken, İstanbul Ticaret Odası’na göre bu oran yüzde 41.6 oldu.
ALIN TERİNİN KARŞILIĞINI ALAMAYAN ÇİFTÇİ ONURLU BİR YAŞAM SÜREMİYOR
CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “Çiftçi, alın terinin karşılığını alamıyor, onurlu bir yaşam süremiyor. İktidarın yanlış tarım politikalarının yanı sıra son dönemde yaşanan don ve kuraklık nedeniyle çiftçi büyük bir enkazın altında.” ifadelerini kullandı.
ÇİFTÇİNİN BANKALARA BORCU 970 MİLYAR TL’YE YÜKSELDİ
Ürettiğinin karşılığını alamayan ve kamu desteğinden yararlanamayan çiftçilerin tarımdan uzaklaştığını vurgulayan Sarıbal, “Çiftçi sayısı günümüzde 2,2 milyona, ekili ve dikili arazi miktarı 240 milyon dekara geriledi. Devletin çiftçiye olan borcu 884 milyar TL’ye ulaştı.
Çiftçiler, yeterli kamu desteği alamadığı için banka kredilerine yöneliyor ve bu da borç yükünü artırıyor. 2025 Şubat ayı itibarıyla çiftçilerin bankalara olan borcu bir yılda yüzde 49 artarak 970 milyar TL’ye yükseldi. 20 yılda tarımsal destekler 30 kat artarken, çiftçi borcu 147 kat artmış durumda.” ifadelerini kullandı.
KUTLAMA MI YOKSA DERT YUMAĞI MI?
Türk çiftçisi tam anlamıyla ayakta kalma mücadelesi veriyor. Mazot, gübre, tohum, ilaç, yem, elektrik, su ve daha birçok girdi sürekli artıyor.
Ve üretici her geçen gün üretemez duruma geliyor.
Ürün alım fiyatı düşük olmasına rağmen tüketiciler ise pahalı fiyatlardan ötürü gıdaya erişimde zorluk çekiyor. Maliyetinin altında satılan her ürün zararı artırıyor.
Çok da bişey istemiyor aslında çiftçi: Alım fiyatı maliyetin altında kalmasın, destekler zamanında ödensin, maliyetleri düşsün ve en önemlisi de sahipsiz bırakılmasın.
Yazının başlığında söylediğimin aksine, çiftçi borç değil umut biçsin ki gününü bayram havasında geçirebilsin.
Bir kez daha emektar çiftçilerimizin “Dünya Çiftçiler Günü” kutlu olsun…
Hazırlayan Gazeteci Taner Öztürk

