Tarımdan Haberler: Ekinözü Ziraat Odası Başkanı Seyfullah Pamuk’un sesi, adeta binlerce çiftçinin çığlığına tercüman oluyor.
Cin mısırının fiyatları, geçtiğimiz hasat dönemini bile aratırken, nasırlı ellerle tarlalarda ter döken çiftçiyi büyük bir hüsranla karşı karşıya bırakıyor. Pamuk, bu acı tabloyu net bir şekilde özetliyor: “Çiftçi cin mısırında hüsran yaşıyor.”
Ziraat Odası Başkanı Seyfullah Pamuk’un çağrısı yalnızca hükümete değil, topyekûn bir duyarlılık talebi. O, hükümetin artık çiftçinin feryadına kulak vermesini, muhalefetin ise bu sıkıntıyı gündeminin merkezine almasını istiyor. Ekinözü’nün verimli topraklarında cin mısırının ekimi her geçen yıl artsa da, ürünlerin değeri çiftçinin umutlarını söndürecek kadar düşüyor. Geçen yıl 18 liradan alıcı bulan cin mısırı, bu yıl 13-14 lira gibi bir fiyatla piyasalarda yer bulabiliyor. Bu düşüş, girdi fiyatlarının ise katlanarak arttığı bir dönemde çiftçiyi borç batağının eşiğine sürüklüyor.
Başkan Seyfullah Pamuk’un ifadeleri, sadece rakamların ötesine geçen, içten bir serzenişi barındırıyor: “Çiftçilerin umutları her geçen gün biraz daha tükeniyor.” Girdi fiyatlarının yüzde yüzün üzerinde artmasına rağmen, çiftçinin ürününü geçen yıldan daha düşük fiyatlara satmak zorunda kalması, onun gözünde artık kabul edilemez bir gerçek. Pamuk, haklı olarak isyan ediyor: “Böyle bir tarım politikasını, dünyanın hiçbir yerinde göremezsiniz.”
TARLALARA KÜSEN ÇİFTÇİLER: TOPRAĞIN SESSİZ ÇIĞLIĞI
Pamuk’un konuşmalarında, tarlalardan yükselen bir yalnızlık hissi var. “Buğdaydan ve arpadan sonra, şimdi de mısır para etmiyor” diyor Pamuk ve ekliyor: “Çiftçimiz tarlasına küsmeye başlıyor.” Pamuk, fiyatlardaki dengesizliği yanlış tarım politikalarına bağlıyor. Her bir mısır tanesinde bin bir emek, ter ve umut var, fakat karşılığında çiftçinin aldığı tek şey hayal kırıklığı oluyor. “Bir kilo mısırla bir bardak çayı ancak içebiliyorsunuz,” diye vurguluyor Pamuk, bu çarpıcı ifadeyle çiftçinin emeğinin ne kadar değersizleştirildiğini anlatıyor.
“Zarar eden çiftçimiz, önümüzdeki yıl nasıl mısır ekecek?” sorusu Pamuk’un dilinde yankılanıyor. Bu soru aslında sadece çiftçinin değil, tarıma dayanan bir ülkenin geleceğini sorguluyor. Pamuk, çiftçinin sesini kimsenin duymadığını düşünüyor: “İktidar, kendi çiftçisini unuttu, dışarıdaki çiftçileri zengin etmenin derdinde. Muhalefet ise, çiftçinin sorunlarını görmezden gelip, gündelik meselelere takılıp kalıyor. Çiftçi hem yalnız hem de sahipsiz.”
ÇİFTÇİYİ KAYBEDERSEK, TOPRAĞI KAYBEDERİZ
Pamuk’un sesinde derin bir kaygı var: “Böyle giderse, ne mısır ne buğday ekecek bir çiftçi kalmayacak. Yerli üreticiyi küstürüp ithalata muhtaç hale geleceğiz.” Bu cümleler, bir ülkenin tarımsal bağımsızlığını kaybetmesinin ne anlama geleceğini çarpıcı bir şekilde hatırlatıyor. Başkan Pamuk, çözümün de basit olduğunu savunuyor: “Yanlışın neresinden dönülse kârdır. Mazotta ÖTV ve KDV’yi kaldırmak, gübrede fiyat sübvansiyonu yapmak zorundayız. Çiftçi, tarlasına tohum ekerken, ürününü kaça satacağını bilmeli.”
Bu sadece ekonomik bir mesele değil; bu, bir ülkenin geleceğiyle ilgili stratejik bir karar. Pamuk’un da belirttiği gibi, tarım stratejik bir sektördür ve çiftçinin umudu kırıldığında, tüm ülkenin geleceği tehdit altına girer. Pamuk, çiftçinin yalnız olmadığını, feryadını duyacak birilerinin hâlâ olabileceğini umut etmek istiyor: “Çiftçinin feryadını duymak iktidara, duyurmak da muhalefete düşüyor.”