Teşrin-i evvel 28
“Efendiler yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
Henüz harf devrimi yok, aylardan Teşrin-i evvel yani “Ekim”, Cumhuriyet tohumlarının da ekildiği “Ekim”.
29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, Anadolu’nun gürbüz çocuklarıyla, eğitimle, öğretimle, tarımla, üretimle Anadolu’nun bağrına kurulan fabrikalarla yeşerecekti…
Osmanlı döneminden Cumhuriyet yönetimine borçlar dışında neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Ziraat Bankası, az sayıda Tarım Okulu ve birkaç “numune” çiftliği, İttihat ve Terakki’nin çabası ile Batı Anadolu’da oluşturulmaya çalışılan kooperatifler, yerel ve küçük ihraç ürünlerine dönük birkaç banka dışında tarım alanında herhangi bir kurum yoktu. Ve yüzde 90’ı okuma yazma bilmeyen, nüfusun büyük bölümünün köylerde, kırsalda yaşadığı savaştan çıkmış yorgun ve fakir bir toplum kalmıştı. Türkiye, savaşta genç nüfusunu büyük oranda kaybetmişti ve üretim kaynaklarından yoksundu. Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapıldı ve o dönem toplam nüfus 13 milyon 464 bin 564’tü ve bu nüfusun büyük bir kısmı, şehir dışındaki yaklaşık 35 bini aşan kasaba, köy, oba, kom gibi yerlerde yaşıyordu. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında halkın büyük çoğunluğu kırsalda yaşadığı için üretim ve ekonomik kalkınmanın tek yolu tarımdı. Bu sebepledir ki; tarımsal kalkınma Cumhuriyet’in ilanı ile başladı.
MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ ZİRAAT’TIR
“Milli Ekonominin Temeli Ziraat’tır. Bunun içindir ki, ziraatta kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu maksada erişmeyi kolaylaştıracaktır.
Mustafa Kemal Atatürk, bu sözü 1 Kasım 1937’de 5. Dönem 3. Toplanma Yılı’nı açarken tarımla ilgili yaptığı konuşmada söyledi.
Tarımsal kalkınmayı hedef alan o konuşmanın devamında da;
– Memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır,
– Küçük büyük bütün çiftçiler iş vasıtalarını artırmalıdır,
– En küçük çiftçi ailesi bile bir çift hayvana sahip kılınmalıdır,
– Köyde ve yakın köylerde müşterek harman makinaları kullandırılmalıdır,
– Memleketi iklim, su ve toprak verimi bakımından ziraat bölgelerine ayırmak icap eder,
– Ziraat bölgelerinde (yukarıda bahsedilen); verimli, modern, pratik ziraat merkezleri kurmak gerekir,
– Başta buğday olmak üzere, bütün gıda ihtiyaçlarıyla endüstrimizin dayandığı bütün mahsullerimizin ayrı ayrı her birinde, miktarını artırmak, kalitesini yükseltmek, elde etme masraflarını azaltmak, hastalık ve düşmanlarıyla uğraşmak için gereken teknik ve kanuni tedbir, vakit geçirilmeden alınmalıdır.
Atatürk’ün 1 Kasım 1937’de yaptığı konuşmada da görüldüğü gibi Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında tarımsal üretimi artırmak ve çiftçiyi kalkındırmak için bir dizi uygulamalar kısa sürede hayata geçirildi.
“SABAN KILIÇTAN ÜSTÜNDÜR”
İZMİR İKTİSAT KONGRESİ
“Arkadaşlar, kılıç ile fütuhat yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara mağlup olmaya ve bin netice terki mevki etmeye mecburdurlar.”
Mustafa Kemal Atatürk (17.02.1923)
17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında İzmir’de düzenlenen Türkiye İktisat Kongresi’nde temsil edilen Çiftçi Grubu; Aşar Vergisi’nin kaldırılması, ziraat eğitiminin yaygınlaştırılması, ülke çapında güvenliğin sağlanması, kredi olanaklarının artırılması ve altyapının geliştirilmesi taleplerinde bulundu. Bu talepler, daha sonra Cumhuriyet dönemi tarım politikalarının şekillenmesinde etkili oldu.
KÖYLÜ TEFECİDEN KURTARILDI
Aşarla birlikte savaştan yeni çıkmış ülkede üretimin önündeki en büyük sorunlardan biri de finansmandı. 1920’li yıllardan itibaren köylüyü tefeciden kurtarmak için çözüm arayışları başladı. Köylünün kredi, finansman sorunu noktasındaki ilk adım 1924’te İtibar-ı Zirai Birlikleri Kanunu’dur. Kanun beraberinde Ziraat Bankası bir anonim şirkete dönüştürüldü. Ziraat Bankası ile çiftçiye taksitle kredi imkânı verildi.
MAKİNELİ ZİRAATE GEÇİLDİ
“Ben de çiftçiyim, ziraatın ve ziraat işlerinin ne kadar güç olduğunu iyi bilirim. Makina kullanarak kolaylık sağlayınız. Makina ile ziraat yapmakla bir dönüm yerine 10 dönüm, 100 dönüm eker ve böylece daha fazla ürün alır ve böylece de daha fazla kazanç sağlarsınız.”
Mustafa Kemal Atatürk
Cumhuriyet sonrası dönemde tarımda makine kullanımına oldukça ehemmiyet verildi. Öyle ki, Ziraat Vekaleti aracılığıyla makine ithal edildi ve çiftçiler bu makineleri Ziraat Bankası’nın kullandırdığı taksitli kredilerle satın aldı. Yine aynı dönemde çiftçilerin kolay erişimini sağlamak için tarım alet ve ekipmanları, yedek parça ithalatı ve tarım makinelerinde kullanılan akaryakıtta gümrük vergileri sıfırlandı. Vergi muafiyetleri ile ülkeye traktör, tarım makine ve ekipman girişi kolaylaştırıldı. Bu uygulamalar sonucu 1923-1929 yılları arasında Türkiye’ye 2500-3000 bin civarında traktör, sayıları on bini aşan tarım makineleri getirildi.
KÖYLER ÖZERK YAPIYA KAVUŞTURULDU,
TİCARET BORSALARI OLUŞTURULDU
1924 Cumhuriyet’in ilk kanunlarından biri olan 442 sayılı Köy Kanunu kabul edildi. Kırsal kesimin çağdaşlaşması noktasında büyük önem taşıyan Köy Kanunu ile köylere hukuki bir kişilik tanındı ve köyler özerk bir yapıya kavuşturuldu. Yine aynı yıl çıkarılan yasayla 24 farklı ticaret borsası kuruldu. Tahıl, hayvan ve fındık ticareti kurulan borsalar üzerinden yapıldı.
‘ZİRAAT VEKALETİ’ KURULDU
432 sayılı yasa ile 1924 yılında ‘Ziraat Vekaleti’ adıyla bir bakanlık kuruldu. Bu dönem sadece bakanlığın kurulduğu bir dönem olmadı; zirai müesseseler, hayvan ıslahı, hayvan sağlık zabıtası, buğday gibi konularda yasaların çıkarıldığı ve tarım sektörünün sahiplenilip teminat altına alındığı dönem oldu.
ÇİFTÇİ VE KÖYLÜ İÇİN KAMBURA DÖNÜŞEN ‘AŞAR’ KALDIRILDI
Cumhuriyet’in ilanından sonra en büyük, en önemli tarımsal gelişme Aşar (öşür) Vergisi’nin kaldırılmasıdır. Aşarın kaldırılmasıyla üretimin önü açıldı, çiftçinin sırtındaki büyük vergi yükü alındı. Çiftçiye büyük yarar sağlayan aşarın kaldırılmasıyla devlet destekli tarım politikaları uygulanmıştır. Çiftlikler kurudu, tarım okulları açıldı. Aşar, çiftçi için sadece ekonomik bir yük değil aynı zamanda bir baskı ve korku oluşturuyordu. Aşar Vergisi’nin kaldırılması ağa, bey, tefeci tehdit ve korkusunu da çiftçinin sırtından aldı. Bu yüzden aşarın kaldırılması dönem için devrim niteliğindeydi. Aşarın kaldırılmasının akabinde bir dizi yenilik hayata geçirildi, fabrikalar kuruldu, sanayileşme başladı.
CUMHURİYET KALESİ ‘ŞEKER FABRİKALARI’ KURULDU
“Şeker fabrikalarının sayısı yirmiye çıkmaz ve şekeri ekmek kadar kolay alınır hale getirmezsek gürbüz çocuklara hasret kalacağız.”
Mustafa Kemal Atatürk
Şeker fabrikaları Cumhuriyet tarihinin önemli sanayileşme atılımının başında gelir, her biri Cumhuriyet’in birer kalesidir. 1926 yılında Önce Alpullu’da daha sonra Uşak’ta iki farklı şeker fabrikası kuruldu. Cumhuriyet tarihinin ilki olan bu iki şeker fabrikası o dönem için yeni ulusal endüstrinin lokomotifi olma özelliği taşıyordu. Daha sonra 1933’te Eskişehir Şehir Şeker Fabrikası, 1934’te Turhal Şeker Fabrikası kuruldu. 1935 yılında Tüm şeker fabrikaları, şirketler “Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.” adı altında birleştirildi. Şeker fabrikalarının sayısının yanında pancar üretimi de artırıldı. Bu dönemde Türkiye, şeker endüstrisinde çağdaşlaşma esaslarına yöneldi, şeker endüstrisinin kökleşmesi için yurt içinde ve yurt dışında elemanlar yetiştirildi, teknolojiye uygun üretim yapıldı. Şekerde kurulan endüstri Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında önemli bir ekonomik değer yarattı.
‘ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ’ KURULDU
Atatürk 1925’te Ankara’da bir çiftlik kurmaya karar verdi. Çiftçinin elinde bulunan tohumları ıslah etmek, çıplak ve ağaçsız olan Ankara için meyve ve meyvesiz fidanlar yetiştirmek, verimli iyi cins tavuklar yetiştirip damızlık olarak köylüye dağıtmak, makineli ziraat çiftçiye göstermek, arıcılık, sütçülük, tavukçuluk, sebzecilik, meyvecilik bağcılık gibi tarımsal üretim yapmak ve bu ürünleri halka ucuz satmak amacıyla bataklık halinde çorak arazi ıslah edilerek Atatürk Orman Çiftliği kuruldu. Bu amaçlarla kurulan Atatürk Orman Çiftliği, Ziraat Fakültesi öğrencileri için de staj yeri olmuştur.
PAMUK TARIMI YAYGINLAŞTIRILDI, BEZ FABRİKALARI KURULDU
1930’lı yıllar şeker fabrikalarına müteakiben endüstrileşme, sanayileşme çabasının devam ettiği yıl olmuştur. Tarımsal üretimde endüstri ve sanayiye ham madde sağlayacak nitelikte ürünlerin üretimine önem verildi. Bu kapsamda pamuk üretimi artırılıp pamuk tarımı geliştirildi, diğer yandan da pamuğu sanayide işleyecek, katma değere dönüştürecek dokuma fabrikaları kuruldu. Bunun ilk adımı Kayseri’de kurulan ‘Bez Fabrikası’ydı, 1937 yılında Nazilli Bez Fabrikası, yine aynı yıl Ereğli’de Mensucat Fabrikası hayata geçirildi.
TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ KURULDU
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) kuruldu ve belirli bölgelerde Ziraat Bankası’nda olan hububatta satın alma yetkisi TMO’ya verildi.
Cumhuriyet ile birçok ilk hayata geçirilmiştir. Atatürk, güçlü bir tarımsal üretimin tarımsal eğitim ve öğretimden geçtiğine inanmaktaydı. Dolayısıyla 1927 yılında Tarımsal Öğretimin Islahı Yasası yürürlüğe girdi. Zirai Kooperatifler Kanunu çıkarıldı. Birinci Türkiye Ziraat Kongresi düzenlendi, Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü açıldı. Cumhuriyet’ten sonra yeni mahsul olarak merinos koyunu getirildi. Çay getirilerek Karadeniz kıyılarında çay tarımına başlandı. Köy Enstitüleri, TEKEL, Türkiye Zirai Donatım Kurumu, Devlet Üretme Çiftlikleri, Tarım Satış Kooperatifleri Birliği, Toprak İşleri Genel Müdürlüğü kuruldu. Sümerbank faaliyete geçti. Gemlik Suni İpek Fabrikası, Bursa’da Merinos ve ilk Süt Tozu Fabrikası, Isparta’da Gülyağı Fabrikası açıldı.