TÜRKİYE’NİN KIRMIZI ET ÇIKMAZI
Seçim tarihi belli oldu, Türkiye 14 Mayıs’ta sandığa gidecek.
EYT düzenlemesi, vergi affı, konut projeleri, KYK borçları, asgari ücret gibi gerek muhalefet gerek iktidar kanadından ‘seçim odaklı yatırımlar olarak değerlendirilen birçok yatırım, düzenleme’ hayata bir bir açıklanıyor. Ancak son dönemlerde özellikle ana akım medyada en az bu konular kadar konuşulan ve maalesef siyasete mi, seçime mi kurban gittiğini henüz anlayamadığımız mesele var: et ve süt.
Maalesef diyorum çünkü yeniden kapılar açıldı; fiyatı yıllardır baskılanan sütün ardından, karkas fiyatlarına karşın “ithalat sopası” yeniden çıkarıldı.
Sorun bugünün sorunu değil, baskılanan süt fiyatlarının kesime götürdüğü 1 milyona yakın inek, inek kesimlerinin besiciyi uğrattığı zarar, kesilecek hayvan kalmayınca besilik hayvanların yeterli olmadığı gerçeği, üzerine yem, işçi ve enerji maliyetleri hayvancılık sektörünü uçuruma götüren nedenler arasında gösteriliyor.
Sektör temsilcileri, çiftçiler ise mevcut kırmızı et dehası hayvancılık sektöründe süregelen krize karşı popülist politikalarla yaklaştığını, konunun siyasete kurban gittiğini, seçim odaklı – oy odaklı dolayısıyla üretici değil yalnızca tüketici odaklı bir yaklaşımın söz konusu olduğunu belirtiyor.
Vatandaşın zaten uzun süredir sofrasına koymakta zorlandığı kırmızı ette seçim öncesi fiyatları baskılama çabası ve ithalat kararı üretici değil de kime zarar veriyor? Zarar devletin ise neden üretici üretimden çekiliyor, üretici üretimden çekilmiyor da üretiyorsa neden yeterince hayvan yok, “dana yok”, yeteri kadar hayvan varsa neden envanter açıklanmıyor?
BİTECEK DENİLEN İTHALAT YENİDEN BAŞLADI
Bir önceki Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin sözlerini hatırlayarak başlayalım kırmızı ette ithalat konusuna: Pakdemirli önce 2021, sonra da 2023 yılına işaret ederek kırmızı ette ithalatın biteceğini söylemişti. İthalat bitmediği gibi deyim yerindeyse 2023 yılına hayvancılık sektöründe özellikle et tarafında kaos ile başladı, yılbaşından itibaren kırmızı ete üç defa zam geldi. Maliyetler dolayısıyla karkasın kilogram fiyatı 140 liralara kadar yükselince kasaplarda da en ucuz kırmızı etin kilogram fiyatı 200 liranın üzerini gördü. Ve ithalat yeniden gündeme geldi.
Geçtiğimiz haftalarda Et ve Süt Kurumu’nun “Ramazan ayı öncesi hazırlıklarının tamamlandığı ve gerek haline piyasa karkas et arz edileceği” haberi ile yılbaşından itibaren kırmızı ete ardı ardına gelen zamlar ithalatın sinyalini vermişti.
CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, Habertürk’e yaptığı açıklamada 5 bin hayvanın Macaristan’dan ithal edilmeye başlandığını, Edirne’de Ticaret Borsası’nın mezbahasında Et Süt Kurumu’nun kesimler yapacağını söylemişti. Gaytancıoğlu, hayvanların kesildikten sonra da Tarım Kredi Market’lerinde ve Et Süt Kurumu’nun mağazalarında; et, kıyma kuyrukları olmasın diye, piyasaya arz edileceklerini belirtti.
Macaristan’dan 5 bin hayvan ithalatının ardından Ramazan ayına kadar Brezilya’dan da 15 bin hayvanın ithal edileceği de iddialar arasında.
İTHALAT KIRMIZI ETTE SORUNU ÇÖZER Mİ?
Sütteki kriz doğrudan kaçınılmaz olarak ete de sıçradı. Anaç hayvanların kesimiyle başlayan kriz doğrudan besiliklere sıçradı. Çiftçiler bu süreçte “ana olmadan dana olmaz” diyerek, zarar ettiklerini, haykırsalar da, sorunlarına süt ineklerini kesime göndermekten başka çare bulamadılar.
Yıllardır olduğu gibi bugün de kapılar yine ithalat için açıldı. Peki ithalat sorunu çözecek mi?
Çiftçi Eşref Şekerli; sürecin et ithalatına gelinceye kadar alınması gereken tedbirlerin olduğunu ancak bu tedbirler alınmadığı, krize zamanında müdahale edilmediği, gecikildiği ve ihmal edildiği için et ithalatıyla sonuçlandığını belirtti.
“BİR ÖNCEKİ BAKAN (PAKDEMİRLİ) SÜT KRİZİNE DUYARSIZ KALDI”
Bugün Türkiye’yi et ithalatına götüren, hayvancılık sektöründe sütte başlayıp ete de yansıyan krize karşın alınması gereken tedbirleri Şekerli şöyle anlattı:
•2 -3 yıl önce çiğ sütün fiyatı gerçek piyasa koşullarında değerlendirilmediği ve süt fiyatı çiftçinin kar edebileceği şekilde belirlenemediği için sektörde bir kriz oluştu.
•Bir önceki Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli bu işe duyarsız kaldı. Tarım ve Orman Bakanlığı birleşince, özellikle Tarım Bakanlığı bölümünü özellikle hayvansal üretim anlamındaki hamleleri yapmakta gecikti. Bu sebeple fiyat belirleme gecikti, fiyat kurtarmadı.
•2022 yılının rakamları ile bir milyona yakın inek kesildi, inek kesilince doğuracağı hayvanlar da doğamamış oldu, buzağılar hayvancılık sektörünün besi materyalini oluşturuyordu.
•İnekler kesilince inek eti piyasayı doyurdu ve piyasada “arz talep dengesi” varmış algısı yaratıldı.
•Çiftçiler sektörden çekildi, hem süt üreticiler hem besiciler zarara uğradı.
•İneklerin kesimi danaya ilgiyi azalttı. Danaya ilgi azalınca besiciler ciddi anlamda zarar ettiler ve besiciler iki yıl süreyle maliyetinin üzerinde mal satamadılar. Üç ay öncesine kadar karkas 90-95 lira seviyelerinde (maliyetinin altında) seyretti.
•Et ve süt fiyatları konuşuldu ancak hiç kimse eti ve sütü oluşturan ham maddelerin fiyat artışından, işçilik maliyetlerinden, hayvan besleme maliyetlerinden bahsetmedi.
•Devletin kurumu ESK bile üreticiye maliyetinde fiyat vermedi. Ulusal Kırmızı Et Konseyi; kırmızı etin kilogram maliyetinin 125 lira olarak belirlemesine rağmen, ESK yerli çiftçiden maliyetinin altında et almaya çalıştı.
•İnek sayısı azalınca serbest piyasada süt üretimi yüzde 6- 7’lere kadar düştü. Sütte arz azaldığı ve talep arttığı için piyasada fiyatlar bu kez kendiliğinden yükselmeye başladı, bazı bölgelerde çiğ sütün litre fiyatı 10 liranın üzerine çıktı ve bazı bölgelerde ise 13 lirayı bile gördü. Bu durum yani sütte fiyatın yükselmesi inek kesimini durdurdu, kırmızı et tedarikinde talep danaya çevrildi ancak ortada “dana yok”. Tüm bunlar sebebiyle arz talep dengesi yeniden kırılmış oldu ve ithalatın önü açıldı.
“İTHAL ETİN MALİYETİ DE UCUZ DEĞİL”
Maliyeti 125 liranın üzerinde olan dana karkasın kilogram fiyatı 140 liraya kadar yükselmişti ancak ithalat haberleriyle karkas fiyatları yeniden 130-135 liraya kadar geriledi.
Yem ham maddeleri dışında özellikle son dönemlerde hayvancılık sektöründe işçilik ve enerji maliyetlerinin de ciddi oranda arttığına dikkat çeken Eşref Şekerli, yalnızca yerli üretim değil ithal edilen etin maliyetinin de ucuz olmadığını söyledi.
Şekerli, devletin yaptığı ithalatta Avrupa’da ithal etin kilogram maliyetinin de 130 lira olduğunu belirterek; “130 lirayı kendi üreticinize reva görmüyorsunuz ancak 130 liradan dışarıdan et alabiliyorsunuz, bu oldukça karışık bir durum.”
Eşref Şekerli kırmızı ette spekülatör ve lobilerin devrede olmadığını, varsa devletin bunu şimdiye kadar bulmuş olması gerektiğini söyledi. Et ve süt sektöründeki krizin popülist politikalarla, seçim odaklı yönetildiğini aktardı.
“ESK, KASAPLARDA HAKSIZ REKABETE YOL AÇTI”
Tıpkı gıda fiyatlarında olduğu gibi, kırmızı etteki zamlar da sorunun kaynağından, hedefinden ziyade odakları farklı yönlere çevirdi. Gıda fiyatlarının tek sorumlusu zincir marketler olarak gösterilirken, kırmızı etteki fiyat artışlarında da kasaplar hedef alındı. Ette üretim maliyetlerini düşürmek bir yana dursun Ankara Kasaplar Odası Başkanı Fazlı Yalçındağ’ın söylemiyle devlet kendi kurumları üzerinden kasaplarla rekabet etti.
Kırmızı ette tüketicilerin yıllar içinde sürekli olarak düşen satın alma gücüne karşılık ESK’nın ucuz et hamlesi esnafa zarar verdi.
Fazlı Yalçındağ; karkas etin kasaba geldikten sonra oluşturduğu maliyeti ve kasap esnafının giderlerini anlattı: “Karkas alındığı şekliyle satılmıyor; karkasın üzerinde en büyük pay kemikler oluşturuyor. Kemikleri, sinirleri yenmeyecek kısımlar (adele kılıfları vs) ayıklanıyor, satıldığını güne kadar da fire veriyor. Kasap dükkanlarının kirası, elektrik parası, personel maliyeti gibi karkas etin üzerine yüzde 55-60 oranında ilave masraf oluşturuyor. Bir de bunun üzerine kar, refah payı ekleniyor. Fiyatlar da bu yüzden yükseliyor, tüketici kadar biz de zor durumdayız. Yalnızca elektrik maliyetimiz bile geçmiş yıllara göre 3, 4 kat arttı, kasaplar sattığı etin üzerinden kazandığı parayla ayakta kalıyor.”
Yalçındağ ESK’nın tüketicilere ucuz et arzı için yazdığı zararın esnaf tarafında da haksız rekabete yol açtığını ve kasap esnafını zarara uğrattığını anlattı:“Yapılan her satış zararına yapılıyor, kasaplar hedef haline getiriliyor. ESK üzerinden devlet eliyle kasap esnafıyla rekabet ediliyor. ESK maliyetin altında et satınca kasaplar zarar ediyor. Erzurum’da geçtiğimiz günlerde 25 kasap kapandı.”
Konuyu toparlayacak olursak; seçim öncesi gıda, et süt fiyatlarının daha da gündem olacağı bu günlerin faturası yalnızca ESK’ya değil, üretimi bırakan çiftçiye, et ve süt alamayan, tüketemeyen vatandaşa ve satış yapamayan, rekabet edemeyen esnafa kesiliyor. Zarar yalnızca ESK’ya değil tüm memlekete yazılıyor.
Yazan: Gazeteci Merve Ekinci