Seçim öncesi süreçte ekonomide temel hedeflerden biri “enflasyonu düşürmek”.
Kabine Toplantısının ardından hayat pahalılığı ve enflasyona değinen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, enflasyonun birkaç ay içinde yüzde 40’lara ineceği ve hedefin enflasyonu yüzde 20’ler seviyesine indirmek olduğunu söyledi. Benzer açıklamalar Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’den de geldi. Önümüzdeki dönemde enflasyonun her ay düşüş kaydedeceğini belirten Nebati, küresel emtia fiyatları, döviz kuru gelişmeleri ve beklentilerde görülecek iyileşmelerle gerek tüketici gerek üretici enflasyonunda düşüşlerin görüleceğini belirtti. T.C. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu da enflasyondaki gerilemenin daha da artacağını, yıl sonunu çok daha iyi bir noktada kapatacağını ifade etti. Özetle hükümet kanadından yıl sonu ve devamında enflasyonun düşeceğine dair açıklamalar geliyor.
Peki, enflasyon düşecek ama nasıl?
GIDA FİYATLARI İSTİKRARLI ŞEKİLDE YÜKSELİYOR
Türkiye, özellikle “Covid-19 Pandemi” yılı olan 2020 yılından beri istikrarlı bir şekilde gıda fiyatlarındaki yükselişi izliyor. Gıda fiyatlarının artışı bir taraftan enflasyon üzerinde baskı oluştururken diğer taraftan sosyal ve ekonomik yönden toplumu olumsuz etkiliyor. Gıda fiyatlarındaki artışla tüketicilerin beslenme maliyetleri artıyor, özellikle düşük gelirli hanelerde, gelirin önemli bir bölümü bu sebeple gıda harcamalarına gidiyor. Gıdadaki fiyat artışı, en fazla düşük gelir grupları etkiliyor.
Gıda fiyatlarında artışın neden olduğu maliyetleri yükselten birçok neden var. Bölgesel çatışmalar, iklim etkileri (iklim krizi), salgın hastalığın sürdürdüğü olumsuzluklar, başta enerji olmak üzere gübre, ilaç, yem gibi girdilerde dışa bağımlılık gibi temel sorunlar mevcut. Bu nedenle, Türkiye’de gıdada fiyat sorunu çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşmüş vaziyette, sorunun çıkışı, sebebi tek bir noktadan olmadığı gibi çözümü de tek bir noktadan mümkün değil.
GIDA FİYATLARI GERİLEMEDEN ENFLASYON DÜŞER Mİ?
Kasım ayında tüketici enflasyonu yıllık bazda yüzde 84,39’a ulaştı. Yıllık artışın en yüksek olduğu grup ulaştırma sonrası yine gıda fiyatlarında oldu. Gıda fiyatlarındaki artış son bir yılda yüzde 102,55’e ulaştı ve aylık artış bile yüzde 5’ten fazla. Avrupa’da yıllık enflasyonda ortalama yüzde 5’ler, 10’lar konuşulurken Türkiye’de gıda enflasyonunda aylık artış 5,55.
Fiyatı en fazla artan gıdalar arasında tereyağı, süt, peynir, yumurta, pirinç, sebzeler, pirinç, domates, patates gibi ürünler var.
TARLADAKİ ENFLASYON DÜŞMEDEN GIDA FİYATLARI GERİLER Mİ?
Tüketici fiyatlarına, enflasyonuna bakılırken sürekli olarak unutulan ve göz ardı edilen bir sektör var, o da “tarım”. Gıda fiyatlarının artmasına neden olan elbette birçok bileşen var, yukarıda tek tek saydığımız gibi ancak bugün gelinen noktada zincir marketler ve bu marketlerin uyguladığı fahiş fiyatlar üzerinden konu sürekli olarak gündemde tutuluyor.
Oysa, tarladaki enflasyonu konuşan yok; yüzde 169,45
Tarım ürünleri üretici fiyat endeksindeki son bir yıllık artış yüzde 169,45. Yani tarlada üreticinin enflasyonu artık yüzde 170’lere dayanmış vaziyette. Üretici enflasyonunda yıllık artışın yüksek olduğu ürünler yüzde 380,89 ile turunçgiller, yüzde 231,92 ile sebze ve kavun-karpuz, kök ve yumrular. Çeltik, yağlı meyveler, sert kabuklu meyveler, çiğ süt, üzüm, tahıllar, lifli bitkiler, kümes hayvanları, yumurtalar ve hayvansal ürünlerin tamamındaki üretici enflasyonu yüzde 130, yüzde 150, yüzde 170’ler seviyesinde.
Haliyle hükümetin enflasyonla mücadele hedefinde, üretici enflasyonu hesaba katılamadığından “hangi enflasyon, nasıl düşecek, tarımda üretici enflasyonu düşürülmeden gıda fiyatları ve dolayısıyla enflasyonla nasıl mücadele edilecek” diye soruyoruz.
TARIMDA MALİYET ENFLASYONU DÜŞÜRÜLMELİ
Tarımda maliyet enflasyonu yani girdi fiyatlarına baktığımızda aslında mevcutta yaşanan durumu, tarlada üretici fiyat artışının nedenini çok net ortaya koyuyor. Son bir yılda tarımda kullanılan girdilerde; gübre fiyatları yüzde 226,63, enerji ve yağlar yüzde 193,88, hayvan yemi yüzde 145,46, tarımsal ilaçlar yüzde 110, tohum, fide, fidan vb. fiyatları yüzde 99 arttı.
30 liraları gören mazot fiyatları, petrol fiyatlarındaki gerilemelere rağmen bugün 26,50 lira civarında. Rusya-Ukrayna savaşının etkileri, ABD ve AB’nin faiz kararları, Çin’deki Covid tedbirleri, emtia piyasalarında belirsiz ve dalgalı durum oluşturuyor. Küresel piyasalarda emtialarda geri çekilmeler olsa da bu durumun Türkiye’deki çiftçilere hemen yansımıyor.
Tarımda kullanılan girdi fiyatları değil düşmek her geçen gün daha da yükseliyor. Hayvancılık sektörüne baktığımızda, ham madde (yem) ve enerjiden kaynaklı olarak maliyetler hala oldukça yüksek, bir paket yemin ortalama fiyatı 380 liralarda seyrediyor.
Son bir yıldır katlanarak devam eden maliyet sorunu inek kesimleri başta olmak üzere süt, tereyağı, peynir, yoğurt üretiminde azalmayla sonuçlandı, “süt ve süt ürünlerinde artık hem fiyatlar çok yüksek hem de üretim az”. Maliyet enflasyonunu yaşadığımız et ve süt ürünlerinde, arz daralmasından kaynaklı bir talep enflasyonu yaşayacağız. Bu durumda et, süt, et ve süt ürünleri fiyatlarını kim, nasıl düşürecek?
GIDA FİYATLARINA İKLİM BASKISI
Hatırlayacaksınızdır, geçen kış marketlerde salatalık ve domates başta olmak üzere birçok sebze fiyatının 40 liranın üzerine çıktığını gördük, havaların ısınmasını bekledik, “yazı bekleriz kışın yemeyiz” dedik ancak fiyatlar yine düşmedi. En ucuz domatesin kilosunu yaz mevsiminde bile 15 liradan tüketebildik. Kış geri geldi, seralarda artan ekim dikim, ilaç maliyetine şimdi bir de enerji maliyeti eklenecek. Ancak daha büyük bir sorun “iklim”.
Antalya’da örtü altı üretim merkezi olan Kumluca ve Finike’de çok büyük bir sel felaketi yaşandı. İlçelerin altını üstüne getiren sel felaketinden maalesef en çok etkilenen alanlardan biri de örtü altı sebze meyve üretiminin yoğun olarak yapıldığı seralar oldu.
50-55 bin dönüm seranın olduğu Kumluca’daki seraların üçte biri “12 bin 500 dönümlük alan” sele teslim oldu. ‘Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi’ ilan edilen Kumluca, Finike ve Demre’de seralarda hasar ve maddi kayıp oldukça büyük.
Öncelikle çiftçinin üretime devam edebilmesi için uğradığı maddi zararın telafi edilmesi gerekiyor. Ama asıl sorunlardan biri de bu durum doğrudan sebze ve meyve fiyatlarına yansıması olacak. Sera üretimindeki maliyetleri hesaplarken artık iklim faktörünü de devreye almak gerekecek.
Yazının başında da belirttiğimiz gibi gıda- fiyat bilmecesinin iklim de dahil olmak üzere bir çok nedeni var.
Yazımızın başına, enflasyon konusuna yeniden dönecek olursak, Türkiye tarımda “ithal edilmiş enflasyon” yani maliyet enflasyonu yaşıyor. Tarımda maliyet sorununu çözmeden, girdileri ucuzlatmadan, üretici enflasyonunu düşürmeden, daha da ötesi tedarik zincirini kısaltmadan ve bu durumun doğrudan gıda fiyatlarına etkisini dizginlemeden enflasyonu düşürmek gerçekten mümkün olabilecek mi?
Yazan: Gazeteci Merve Ekinci