WEBAGRON - TARIMSAL İÇERİK PLATFORMU

Daha Fazla Gör

    Son Yazılar

    DEPREMİN KIRSALDA YARATTIĞI TAHRİBAT

    1992 yılında dünyaya gözünü açmış bir birey olarak dünyadaki her türlü felakete tanıklık ettiğimi düşündürdüm. 30 yıla neler sığmadı ki; 1999 depremi, savaşlar, darbe, salgın, ekonomik ve siyasal krizler, iyi kötü her şey…

    Böylesine değil 30 yıl 100 yılda bile tanık olmak zor; felaket kelimesi bile yaşanan afetin büyüklüğünü anlatmakta yetersiz. Tuzla buz olan, kuma dönüşen yüksek katlı apartmanlar,  enkazı birbirine karışan rezidanslar, devletin yaptığı yerle bir olan hastaneler, belediye binaları, havalimanları gördük. Deprem şehirleri yerle bir etti. Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Kilis, Şanlıurfa. Depremin etkili olduğu 10 ilde özellikle de Hatay, Maraş ve Adıyaman’da adeta kıyamet yaşandığına tanık olduk.

    Süleyman Demirel’in Amik Gölü’nü kurutarak yaptırdığı Hatay Havalimanı büyük hasar aldı, pistte kırılmalar meydana geldi, günlerce onarıldı. Tarihi Gaziantep Kalesi yıkıldı, medeniyetler şehri Hatay Antakya’da 14 asırlık Habib-i Neccar Camii, Antakya Rum Ortodoks Kilisesi, Antakya Protestan Kilisesi yıkıldı. Adıyaman’da kent merkezinin tamamı neredeyse çöktü. Bu deprem bize yalnızca eski değil (bazı eski binalar ayakta kaldı) 3 yıllık, 1 yıllık hatta 6 aylık binaların nasıl yerle yeksan olduğunu, ‘cennetten bir kare’, ‘depreme dayanıklı’ diye satılan dairelerin tuzla buz olduğunu gösterdi.

    Ders çıkarır mıyız?

    Bilinmez, bunu zamanla yaptıklarımız gösterecek ama tüm Türkiye’de büyük bir acı ve travma yarattığını biliyoruz. Akın akın yardımlarla vicdanlarımız bir kez daha bağlılığımızı gösterse de deprem bu coğrafyanın binlerce yıllık gerçeği ve bu gerçeği nasıl göz ardı ettiğimiz ortada.

    BİRÇOK KÖYE GÜNLER SONRA HELİKOPTERLERLE ULAŞILABİLDİ

    İlk günün şok etkisi ve yıkımların neden olduğu kaosla Hatay, Adıyaman gibi illere yardımlar ikinci ve üçüncü günden sonra ulaşmaya başladı. En çok yıkımın meydana geldiği Hatay Antakya’da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da belirttiği gibi iki binadan biri yıkılmış durumda. Depremin merkez üssü Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan, Elbistan’a komşu Afşin’de büyük yıkımlar oldu. Gaziantep Islahiye’nin yarısı yok oldu.

    Maalesef köyler de kentler kadar yıkıma uğradı, köylere ve mezralara hem depremin karayollarında uğrattığı tahribat hem de olumsuz hava şartları nedeniyle günlerce ulaşılamadı.  İki katlı daha güvenli olduğu düşünülen köy evleri bile yerle bir oldu. Havyanlar, insanlar enkaz altında hayatta kalma mücadelesi verdi. Özellikle Adıyaman kırsalındaki köylere kar nedeniyle ulaşım güçlükle sağlandı.

    Depremde büyük hasarın oluştuğu Adıyaman’ın Çelikhan ilçesinde, karayolunda meydana gelen hasar nedeniyle köyden 213 kişi helikopterlerle tahliye edilebildi. Adıyaman’ın Sincik kırsalında Yarpuzlu Köyü Hodri mezrası ile Balkaya köyü Darıderesi mezrasına yoğun kar yağışı nedeniyle karadan ulaşım sağlanamayınca gıda yardımı günler sonra askeri helikopterle mümkün oldu.

    Adıyaman’da olduğu gibi Malatya’da da birçok köye ancak helikopterle yardım götürülebildi. Adıyaman Palanlı köyünde bir depremzede 70’e yakın akrabasını kaybettiğini söyledi. Nüfusun kent merkezlerine görece çok daha az olduğu köylerde bile çok fazla can kaybı olduğunu maalesef rakamlar ortaya koydu.

    Depremin merkezlerinden Pazarcık ilçesine bağlı Ördekdede Köyü’nde 33 kişi enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. Gaziantep Nurdağı ve İslahiye’deki köyler de yerle bir oldu, Nurdağı’nda 8’e yakın köyün yüzde 40’ı yıkıldı.

    Anadolu Fay Tabakası ile Arabistan Fay Tabakası’nın kesişme noktası olduğu yer olarak tarif edilen Hatay’ın Hassa ilçesi yakınlarında karayolu asfaltı ile birlikte 1.5 metrelik açılma yaşandı. Amanos Dağları’nın tepelerinde ise fay hattının geçtiği noktalarda kaya parçaları dağılarak bazı köylerin üzerine döküldü. Kayaların çarptığı Kırıkhan Bektaşlı köyünde 52 kişi yaşamını yitirdi. Kimi köylerde tahliye dozerler yardımıyla yapıldı, helikopterlerlerin yanı sıra offroad araçlarla köylere girilebildi. Birçok köylü hem evini hem tek geçim kaynağı olan hayvanlarını kaybetti. Kimileri günlerce gelecek yardımla hayvanlarının enkaz altından çıkarılmasını bekledi.

    LÜTFÜ SAVAŞ: “HATAY’DA KÖYLERDE, ŞEHİR MERKEZLERİNE GÖRE DAHA AZ KAYBIMIZ VAR.”

    Bilindiği üzere deprem birkaç ilçe hariç Hatay’ın neredeyse tamamını yıktı. En büyük kayıpları Hatay verdi. En son 2020 yılındaki orman yangını sırasında görüştüğüm Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ı depremden 10 gün sonra aradığımda felaketin boyutu, tablonun ağırlığı artık net bir biçimde ortaya çıkmıştı. Böyle büyük bir felaket vesilesiyle görüşmek her ne kadar üzücü olsa da iyi haber, Hatay köylerinin Adıyaman, Kahramanmaraş, Malatya köylerine göre daha az hasar almış olması.

    Lütfü Savaş, şehir merkezlerinde büyük küçük tüm binalarda yıkımın yanı sıra büyük hasar olduğunu, köylerin şehir merkezleri kadar hasar almadığını, Hassa Samandağ arasındaki bazı köylerde tahribat olduğunu söyledi.

    Lütfü Savaş’ın aktardıklarına göre, can kaybı daha çok şehir merkezlerinde ve en fazla can kaybı Antakya’dan başlayarak Defne, Kırıkhan, Samandağ, İskenderun ve Arsuz’a kadar devam ediyor. Bu bölgelere göre daha az can kaybı ve yıkım ise sırasıyla Hassa, Ayaz, Dörtyol ve Erzin’e doğru gidiyor.

    Köylerdeki yıkımla birlikte deprem felaketinin bölge hayvancılığını nasıl etkilediğini, narenciye ağaçları ve zeytinliklerde herhangi bir hasar olup olmadığını sordum. Lütfü Savaş, “Narenciyede pek bir kaybımız yok, narenciye daha çok Erzin ve Dörtyol kısmında, zeytinlikler de Altınözü merkezi ve Antakya çevresinde, zeytinliklerde de ciddi bir şey yok. Ama hayvanların yeme ihtiyacı var, Türkiye ve yurt dışından gelen yardımlar daha çok insanlar için gelen yardımlardı ama yem yardımına da ihtiyacımız var. Küçükbaş ve büyükbaş hayvanlarımız için yem yardımı gerekli.” dedi.

    Hatay’da asıl yıkımın şehir merkezlerinde olduğunu özellikle belirten Savaş, çadır ve konteyner kentlerin kurulumuna başlandığını ancak kentte hala en büyük ihtiyacın çadır, ısıtıcı ve elektrik üretim sistemleri olduğunu ifade etti.

    DEPREM FELAKETİNDE 8 BİN 424 BÜYÜKBAŞ, 62 BİN 342 KÜÇÜKBAŞ HAYVAN ÖLDÜ

    Depremin etkilediği 10 ilde insanların yanı sıra bölge köylerinde büyükbaş ve küçükbaş hayvanların beslenebilmesi için yem yardımı noktasında ciddi çağrılar yapılmıştı. Çünkü yıkımın büyük olduğu köylerde ahırlar da yıkıldığı için hayvan yemleri de enkaza karıştı.

    Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, yapılan çalışmalarda 9 bin 972  ağılın yıkılıp ağır hasar aldığını, 8 bin 424 büyükbaş, 62 bin 342 küçükbaş hayvanın öldüğünü belirtti. 4 bin büyükbaş, 18 bin 809 küçükbaş hayvanın da kurtarıldığını belirtti. Fuat Oktay depremden etkilenen hayvanlara 9 bin 645 ton yem desteği, bin 260 hayvan çadırı ve bin 474 branda gönderildiğini söyledi.

    FIRSATÇILAR, KÖYLÜLERDEN HAYVANLARINI YOK PAHASINA SATIN ALDI

    Tüm Türkiye’nin adeta kenetlendiği, akın akın yardımların gittiği,  yardım tırlarının kilometrelerce kuyruk oluşturduğunu gördüğümüz bu depremde, maalesef fırsatçıların olduğunu da gördük. Eş dost, akrabasını kaybeden, evi, ağılı, ahırı yıkılan, varını yoğunu kaybeden köylüler elinde kalan 3-5 hayvanı besleyemeyip elden çıkarmak istediği için yok pahasına satmak durumunda kaldı. 30 bin değerindeki büyükbaş hayvanlar 10-12 bin lira gibi rakamlara satıldı.

    “KIRSAL ALANLARIMIZ DA AFETE HİÇ HAZIR DEĞİL”

    30 Ekim 2020’deYunanistan’ın Sisam adası açıklarında, Seferihisar’ın 23 kilometre mesafesinde Ege Denizi’nde meydana gelen depremde ne yazık ki Bayraklı ve Bornova ilçelerinde yıkıma şahit olmuş, 1’i boğulma sonucu olmak üzere toplam 117 vatandaşımızı kaybetmiştik. 16 saniye süren deprem bile ne büyük ve tarifsiz acıya neden olmuştu. Ardından hemen şu soruyu sorduk; “Seferihisar’da can kaybı olmazken neden Bayraklı ve Bornova’da binalar yıkıldı?”

    O dönemde konuşan deprem uzmanları, yer bilimciler dolgu, balçık ve alüvyon zeminlerin deprem dalgalarını absorbe ettiğini, bu zeminlerin deprem dalgasını özümseyip içine çektiğini ve böylece sarsıntı genliğinin çoğalıp, yıkıcılığın arttığını anlatmışlardı.

    Gerçekten de tam olarak böyleydi; çünkü ülkemizde ekilebilir tarım arazilerinin çoğu fay kontrolü ile oluşan ovalarda mevcut. Hiçbir yerde büyük yıkım olmazken alüvyal bir düzlük olan, daha önce sebze meyve üretimi yapılan Bayraklı’da yıkımların meydana gelmesi bu yüzden tesadüf değildi. Tarım arazileri üzerinde yapılaşma, kentleşme bize acı gerçeği Ege Denizi depreminde göstermişti.

    Türkiye’nin en önemli tarımsal üretim merkezlerinden Hatay’da da yıkım aynı nedenle oldu. Hatay il sınırları içinde yer alan ve “Amik Ovası” olarak bilinen bölge Türkiye’nin önemli ve en verimli tarım arazilerinin olduğu alüvyon zeminden oluşuyor. Alüvyon zemine uygun olmayan yapılaşma on binlerce can aldı, çocukları yetim, anne babaları evlatsız bıraktı, geride büyük bir dram, travma ve hiç kaldı.

    “BÜYÜKŞEHİR YASASI, KIRSALI SADECE FİZİKSEL SERMAYE İŞLEVİ GÖREN BİR YAPIYA DÖNÜŞTÜRDÜ”

    2020 Ege Denizi depremi sonrası Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk ile “Kırsal alanlarımız depreme, afete hazır mı? Hazır değilse nasıl hazırlanmalı?” konusunu konuşmuştuk.

    Aradan 3 yıl geçti…

    Tarımsal ve hayvansal üretimin yoğun olarak yapıldığı deprem bölgesinde, köylerin de en az kent merkezleri kadar depreme hiç hazırlıklı olmadığını gördük.

    Kahramanmaraş’ta depremin merkez üssü Pazarcık doğumlu olan Bülent Gülçubuk, 6 Şubat sabahı itibariyle aile, akraba ve eş dosta yardım etmek için deprem bölgesine gitti. 5 gün boyunca arama kurtarma çalışmalarına katıldı, kepçeyle köylere kadar gitti. 

    Kırsal alanların afetlere hiç mi hiç hazırlıklı olmadığını, buna yönelik herhangi bir kamu ve yerel yönetim politikasının da olmadığını bizzat deprem bölgesinden gözlemleyen Prof. Gülçubuk şunları anlattı: “Gördüğüm şu ki; kırsal alanlarımız afetlere hiç mi hiç hazırlıklı değil. Kırsalda hiçbir alanda planlama yok. Büyükşehir Yasası kırsalı, tarımı, sadece fiziki sermaye olarak gören bir işleve bürünmüş. Kırsalımız ve kırsalda yaşayanlarımız afetlere karşı yeterince bilgi ile donanıma sahip değil ve bu konuda bir eğitim-yayım çalışması da yok. Konutlar derme-çatma ve imarsızlık, imar barışları, sonun başlangıcını çoktan hazırlamış. Kırsal imar düzenlemesi rantsal düzenlemeye dönmüş ve konut sigortası, deprem sigortası kırsalda karşılık bulamamış. Oysa ilk yapılacak olan bunların zorunlu kılınması idi. Her türlü hayvan barınakları (özellikle küçük aile çiftçileri için) hiçbir sağlam temel oturtulmamıştır. Kırsalda yaşlılar, engelliler ve çocuklar için afetlerde neler yapılabileceğine ilişkin hiçbir çalışma yoktur. Tarım politikalarımız insanı, yaşamı konu edinmiyor. Kırsal kalkınma politikalarımız kapsayıcı olamadı. Yerel yönetimlerin kırsala yönelik hizmetleri genelde görselliği önceledi.”

    ÜRETİMİN DEVAMLILIĞI İÇİN DEPREMZEDE ÇİFTÇİLERE UZUN VADELİ DESTEKLERLE YENİDEN PLANLAMA GEREKLİ

    Tarım ve Orman Bakanlığı da depremin etkilediği 10 il için ilk olarak barajların kontrol ve denetimlerinin sağlandığı yönünde açıklamalar yaptı. Daha sonra köylülere gıda ve çadır yardımı için harekete geçilse de köylülerden gelen çağrılar üzerine bölgeye yem yardımları gitmeye başladı. Bakanlık yem ve hayvan çadırı yardımlarının yapıldığını, sahipsiz kalan hayvanların da naklinin yapılacağını duyurdu. TMO ve ESK gibi bakanlığa bağlı kurumlar bölgede yardım faaliyetlerine katıldı. Deprem bölgesinde ÇKS ürün güncelleme süreleri ertelendi, kırsal kalkınma projelerinde değerlendirme süreleri uzatıldı, gübre ve mazot desteklerinin öne çekilip nakit ödenmesine karar verildi.

    Bakanlığın yanı sıra birçok STK, dernek, sanayici ve yem üreten firmalar gönüllü olarak deprem bölgesindeki hayvanlara yem yardımı için seferber oldu.

    Ancak kırsaldaki enkazı kaldırmanın gereği, bu yardımların çok daha ötesinde. Bölge çiftçisine, köylülere yapılan günlük, haftalık yardımların yanı sıra köylerde kalıp üretime devam edebilmelerini sağlamak için köy mimarisine uygun evlerin bir an evvel inşası şart.

    Hayvanlarını kaybeden çiftçilere hayvan temin edilmeli, yıkılan ağıl, ahır, çiftlikler yeniden depreme dayanıklı şekilde inşa edilmeli, bölge çiftçisine ödenecek tarımsal desteklerin miktarı artırılmalı, köylülerin ürettikleri ürünlerin tamamına (et, süt, buğday vb. fark etmeksizin) devletin kurumları alım garantisi vermeli. Tarımsal makine alet ve ekipmanı zarar gören çiftçilere makine ekipman desteği sağlanmalı. En önemlisi de depremzede çiftçilerin banka ve Tarım Kredi borçları faizsiz öteleme gibi öneriler olmadan direkt silinmeli.

     

    Yazan: Gazeteci Merve Ekinci

    Son Yazılar

    Önerilen Yazılar

    ×
    ×