Elma ve limon ihracatının kayda bağlanması, aslında tarımda uzun süredir yaşanan bir sorunu yeniden görünür kıldı. Don zararı yaşayan ve yüksek maliyetlerle üreten çiftçi ‘’piyasa kurtları’’nın fiyat baskısıyla karşılaşıyor. Akademik çalışmalar da gösteriyor ki Türkiye’de küçük üreticiler pazara erişimde hâlâ aracıya bağımlı. Bu yapı değişmedikçe, fırsatçılar çiftçinin alın terini değersizleştirmeye devam edecek.
Ticaret Bakanlığının açıkladığı karar, elma ve limon ihracatının kayda bağlı mallar listesine alınması oldu. Kararın amacı da şöyle açıkladı: İç piyasada fiyat dengesini korumak, arz sıkıntısı yaşanmaması için süreci yakından takip etmek ve gerektiğinde hızlı hareket edebilmek. Yani ortada ne bir yasak var ne de ihracata yönelik kalıcı bir kısıtlama.
Bu yazının asıl meselesi bu kararın doğru ya da yanlış olup olmadığını tartışmak değil. Böylesi kararların ardından pusuda bekleyen fırsatçıların hemen devreye girerek çiftçinin emeğini ucuza kapatma oyunları…
Bu tür kararlar açıklandığında, sahada bambaşka hesaplar devreye giriyor. Don zararı gören, artan maliyetlerle üretim yapan çiftçi, ürününü hasat eder etmez ya da hasattan hemen önce de zorluklarla karşılaşıyor. İşte tam da o noktalarda, fırsat kollayan piyasa kurdun aracılar ve devirciler vs. ortaya çıkıyor.
Amaçları, planları belli: “Devlet ihracatı sınırladı” algısı üzerinden fiyatı düşürmek, çiftçinin malını ucuza kapatmak ve ardından kendi kârlarını artırmak. Popüler söylemle ‘’çökmek’’ yani…
Bu tablo yeni değil. Ürünler tarladan tezgâha gelene kadar defalarca el değiştiriyor ve her adımda fiyat şişiyor. Sonuçta çiftçi emeğinin karşılığını alamıyor, tüketici de ürünü pahalıya yemek zorunda kalıyor. Zincirin ortasında ise aracıların kârı büyüyor. Don, kuraklık veya benzeri doğal risklerin yaşandığı dönemlerde bu tablo daha da ağırlaşıyor; çünkü üreticinin çaresizliği fırsata çevriliyor.
Türkiye’de yapılan akademik çalışmalar da bu tabloyu doğruluyor. Araştırmalara göre küçük üreticiler pazara erişimde çoğu zaman aracılara bağımlı kalıyor. Perakende zincirlerinin artan kalite ve izlenebilirlik taleplerine uyum sağlayamayan üreticiler, aracıların fiyat belirleme gücüne mahkûm oluyor.
Burada devletin elinde aslında önemli araçlar var. Hal Kayıt Sistemi, Ticaret Bakanlığı denetimleri, Rekabet Kurumu soruşturmaları, hatta TMO ve Tarım Kredi gibi kurumların doğrudan alım imkânı… Eğer bu mekanizmalar etkin kullanılırsa, fırsatçıların manevra alanı daralır.
Ayrıca günlük fiyat bültenleriyle şeffaf bilgi akışı sağlandığında, üretici malının gerçek değerini daha net görebilir ve aracının baskısı azalır.
Uzmanlara göre hal dışı satış kanallarının denetimsiz yaygınlaşması, fırsatçı aracıların alanını daha da genişletiyor. Üreticinin örgütsüzlüğü, bilgi ve lojistik eksiklikleri de bu bağımlılığı pekiştiriyor. Böyle bir yapıda, kriz anlarında spekülatif hareketlerin önünü kapatmak daha da zorlaşıyor.
Bugün yapılması gereken, bu oyunlara karşı çiftçiyi uyanık tutmak kadar, devletin de denetim ve müdahale kapasitesini devreye sokmasıdır. Çünkü limonun ya da elmanın fiyatını belirleyen asıl güç, alın teriyle toprağa emek veren üretici olmalı. Eğer aracılar çiftçinin emeğini değersizleştirirse, kaybeden sadece üretici değil, toplumun tamamı olur. Oluyor da…
Aslında elma ve limon sadece güncel bir örnek. Aynı tabloyu soğandan patatese, domatesten buğdaya kadar neredeyse bütün tarım ürünlerinde görüyoruz. Ürün bol olduğunda fiyatlar düşüyor, üretici zarar ediyor. Ürün kıt olduğunda fiyat fırlıyor ama yine kazanan üretici değil, zincirin ortasındaki aracılar oluyor.
Akademik literatür de bu noktada çift yönlü bir yapıdan bahsediyor: bir yanda yüksek standartlı, büyük üreticilerin çalıştığı modern zincirler; diğer yanda ise geleneksel, aracılara dayalı pazarlar. Bu ikili yapı sürdükçe, fırsatçıların üretici emeğini değersizleştirmesi kaçınılmaz görünüyor.
Çözüm aslında çok açık. Üretici örgütlerinin güçlenmesi, kooperatiflerin etkinleşmesi, hal kayıt sisteminin tam işler hale getirilmesi ve en önemlisi şeffaf bilgi akışının sağlanması gerekiyor. Devletin hızlı ve net bilgilendirmeleri ile sıkı denetimleri, fırsatçılığa alan bırakmamalı.
Unutmayalım ki çiftçi, bu ülkenin gıda güvencesinin temeli. Alın terine göz dikenlere karşı çiftçinin yanında olmak, sadece üreticinin değil hepimizin geleceğini korumak demektir.