WEBAGRON - TARIMSAL İÇERİK PLATFORMU

Daha Fazla Gör

    Son Yazılar

    EŞİTLİK SOFRASINA EMEK DAVETİ

    Bir sofra düşünün…

    Etrafında insanlar oturuyor ama hepsi farklı ‘’açlık’’larla.
    Kiminin karnı boş, kiminin de yüreği.
    Kimi ekmeğe uzanıyor, kimi umuda.
    Ve biz sanıyoruz ki açlık sadece mideyle ilgili…
    Oysa asıl açlık, adaletin eksildiği yerde başlıyor.

    Toprak, bin yıldır aynı sözü fısıldıyor aslında:
    “Ben herkesi doyururum, yeter ki adil bölüş.”
    Ama biz toprağı duymayalı çok oldu.
    Suyun sesini, rüzgârın dilini, emeğin kokusundaki şükrü unuttuk.
    Kazandıkça kaybettik, büyüdükçe küçüldük.
    Sofralarımız genişledi, ama boşluk derinleşti.
    Gıdayı bol üretiyoruz, ama bereketi yitiriyoruz.
    Çünkü bereket, çoklukta değil;
    emeğin karşılık bulduğu o sessiz huzurdadır.

    Ve o emeğin adı kadındır.
    Toprağın nabzı, tarlanın sesi, rüzgârın sabrıdır kadın.
    Ne ismini duyarız ne sesini ama her başağın, her tomurcuğun içinde onun nefesi gizlidir.
    Sabah gün doğmadan başlar işi, gece ay ışığında biter çoğu zaman…

    Toprağın bereketi ellerinden geçer,
    ama kazancı çoğu kez rüzgârın eline savrulur.
    Çünkü o, emeğini kayıt defterine değil, toprağın kalbine yazar.

    Bir zamanlar her iki kadından biri tarımdaydı, şimdi bu sayı beşte bire düştü.
    Yine de tarladaki her dört emekçiden ikisi hâlâ kadın.
    Yaklaşık iki milyon kadın, güneşi sırtında, toprağı avuçlarında taşıyor.
    Sigortasız, sendikasız, sessiz…
    Ama onların sessizliği bile üretimin dilidir.
    Kadın çekilirse toprak susar, toprak susarsa bereket küser.

    Kimi şehir şehir dolaşır, mevsimlik iş peşinde.
    Kimi çocuklarını geride bırakır, bambaşka yerlerle yel ile göç eder.
    Bu göç, yalnız bedenin değil, düzenin de göçüdür.
    Aile dağılır, köy boşalır, umut eksilir.
    Oysa toprak, insandan sadece bir şey ister:
    “Emeği görün, adaleti kurun.” der.

    Bir ülke, çiftçisini görmezse toprağın yüzü solar.
    Su küser, ağaç dalını kırar…
    Ve bir sabah uyanırız, elimizde sadece rakamlar kalmış, ama sofrada kimse yok.
    İnsan doymak için değil, paylaşmak için yaratılmadı mı?
    Bir lokmayı bölüştüğünde, sadece ekmeği değil, insanlığını da çoğalmaz mısın?
    Açlığın bir silaha dönüştüğü bu çağda yeniden öğrenmenin zamanı değil mi?
    Tarlayı, tohumu, suyu değil, şükrü, emeği, hakkı öğrenmenin.

    Çünkü gerçek sofra dünyaya değil, kalbe kurulur.
    Ve o sofrada herkes eşittir:
    Kadınla erkek, çiftçiyle filozof, emekçiyle yönetici,
    hepsi aynı ekmeği böler, aynı suyu içer.

    İşte o zaman,
    dünya sofralarını süsleyen gıdalar değil,
    kadının alın teriyle yoğrulmuş vicdan doyurur bizi.
    Ve o vicdan, bir ülkenin bereketini yeniden yeşertir.

    15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü ve 16 Ekim Dünya Gıda Günü kutlu olsun…

    Son Yazılar

    Önerilen Yazılar

    ×
    ×