Kestane kanseri Türkiye’de ilk defa 1967 yılında görülmüştür. Ülkemizde en çok Marmara, Karadeniz ve Ege bölgelerinde chesnut canker yani kestane kanseriyle karşılaşılmaktadır. Çiftçilerimizin yanlış uygulamalarından dolayı hızlıca yaygınlaşarak ağaçların bütününde kurumalar meydana getirir ve canlılık faaliyetlerinin sona ermesine neden olur.
Aşı kalemlerinin temiz alanlarda uygulanamaması, kesilmiş olan hastalıklı ağaçların ortada bırakılması ve hasat esnasında sırıkla birlikte ağaçta yaralar oluşturmak enfeksiyonlara açık hale gelmesine neden olur. Parazitler yaralardan giriş yaparak önce çatlama sonra ise kurutmayla ağacın ölmesine yol açabilir.
KESTANE KANSERİ NEDİR?
Kış mevsiminde yaprak döken ve ülkemizde bazı yörelerde dağların ekmeği olarak bilinen orman ağacı, serinliği ve yağış miktarın fazla olan yerlerde kestane yetiştiriciliği yaygınlaşmıştır. Toprağı iyi drene olan, geçirgenliği yüksek ve belli asitlik oranı olanlarda yetişir.
Bazı çalışmalar pilot bölge denilen yerde yapılarak belli bölgelerden örnekler alınır. Bunlardan kestane kanseri veya Phytophthora kök çürüklüğü hastalıkları tespit edilir. Kestane fungal hastalıkları arasında yer alan chestnut canker bitkide en uçtan başlayıp aşağı kısmına kadar zayıflamalarına ve kurumalarına neden olur.
Buna geriye ölüm denir. Aktif halde olduğunda dallarda ve gövde kısmında oval şeklinde kırmızımsı renklerinde kabuğun ölümü gerçekleşir. Eğer hastalık etmeni olan Cryphonectria parasitica fungusu virüsle enfekte ederek kallus denilen yapıyı oluşturur.
Bu durumda iyileşmiş kanserler grubuna girerler. Virülent ve hipovirülent birleşimiyle kallusla birlikte hastalıklı alan zaman geçtikçe iyileşmeye başlar.
KESTANE KANSERİ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Kestane kanseri belirtileri ağacın tamamına yakınını kuruttuğu için hızlıca yayılması ise çiftçilerimizin önlem alması gerektiğini gösteren bir hastalıktır. Yayılmasında etkili olan etkenler; aşılamanın doğru teknikte yapılmaması, kestane ağacı zirai mücadele yöntemleri içerisinde kullanılan aletlerin yeterince steril halde olmamasıdır.
Kestane kanseri etmeni olan cryphonectria parasitica adındaki fungus bir yara parazitidir. Yara görülen yerlerden kabuk olan dokuya girerek asıl rengini kaybeder ve kırmızı ya da kahve arasındaki bir renge dönüşür. Daha sonra çökme, yarılma ve çatlak oluşur.
Canlılık belirtileri kaybolmuş olan dokuda şişkinlik gözlenir. Hastalık etmeni ağaçtaki iletim demetlerini tıkayıp suyun alınmasına engel olur. Bu yüzden dal kısmından uca doğru kurumalar gerçekleşir. Canlılıklarını kaybetmiş olurlar.
HİPOVİRÜS NEDİR?
Yapılan bir çalışmada Karadeniz’deki farklı yerlerden toplanan kestane kanseri etmeni Cryphonectria parasitica adındaki fungus Türkiye’de ve dünyada özellikle Avrupa kestanesi büyük derecede zarar yaratır. Biyolojik savaş yapılması haricinde diğer kestane kanseri mücadelesi içerisinde sayılan yöntemler etkili değildir. Hastalık etmeni virüs sayesinde enfeksiyona karşı gelebiliriz.
Hipovirüs 4 farklı şekilde enfeksiyon oluşturmaktadır ve hastalığı gittikçe yok etmektedir. Virüs ve enfeksiyonun kaynaşması her ortamda gerçekleşmeye uygun değildir. Biyolojik savaşın uygulanması için hastalık yapıcı patojen ve virüsun altındaki tip bilinerek hipovirülent izolatlarıyla birbirlerine vejetatif uyumluysa kanser hücresi küçülmeye başlar.
Bu çalışmalar sonucunda kestane hastalıkları ile mücadele konusunda chestnut canker etmeniyle etkin halde olan hipovürelent izolatları özellikle doğal kanserler üzerinde başarılı olmuştur.
KESTANE KANSERİNDEN ETKİLENEN KESTANE TÜRLERİ
Kestane hastalıklarına karşı standart çalışma yöntemleri dergisin en fazla kestane türünün saf kestane olduğu Giresun bölgesinde bulunduğu tespit edilmiştir. Kestane fungal hastalıkları arasında en önemlisi kestane kanseridir. Ormanda yetişen kestane cinsinin yalnızca tek bir türü Türkiye’de doğal şekilde bulunuyor. O tür ise Anadolu kestanesidir.
Dünya’da yaklaşık olarak 10 ya da 12 tane tür bulunur. 2014 yılında kestane çeşitlerinin kestane kanserine karşı duyarlılıklarının belirlenmesinde farklı testler yapılmıştır. Bu testler; elma, canlı ağaç, laboratuvar şartlarında kesik dal, petri kabında kesilmiş dal parçası ve yaprak testleri uygulanmıştır.
En duyarlı olan tür Osmanoğlu, ikincisi Fidula, üçüncüsü Hacı Ömer, dördüncüsü Sarı Aşlama altıncısı Vakit en duyarsız olanı ise Dursun’dur.
KESTANE KANSERİNE KARŞI EN İYİ MÜCADELE YÖNTEMİ NEDİR?
Kestane ağacı zirai mücadele yöntemleri; kültürel, biyolojik ve kimyasal olarak bilinmektedir. Kestane fungal hastalıkları tehlikeli ve ölümcül olup ağacın her yerine yayılmadan kontrol altına alınmalıdır.
KÜLTÜREL MÜCADELE
Kültürel mücadelede bütün kurumuş olan ağaçlar hastalanmış dallar kesilip ve yakılmalıdır. Kesilen yerlere ardıç katranı ve göztaşı karışımı hazırlanır ve sürülür. Budama yapma ve aşı işlemleri sırasında kullanılan aletler çamaşır suyuyla iyice dezenfekte edilmesi önemlidir.
Aşı kalemleri hastalığın az görüldüğü yerlerden alınmalıdır. Yara oluşumunu azaltmak için hasat işlemi yapılmalıdır.
BİYOLOJİK MÜCADELE
Kestane hastalıkları ile mücadele konusunda en etkilisi biyolojik mücadele yöntemidir. Hastalıklı kanser dokularından örnek alınarak izolasyon işlemleri yapılır. Küçük parçalara ayrılmış dokular temiz kurutma kağıdında 24 saat ve 48 saat aralığında inkube edilir.
Bu olay 3 defa tekrarlanır. Bu durum sonucunda virülent ırklarının izolasyonu yapılmış olur. Bir diğer yöntem hipovirülent ırkların uygulanması hastalıklı olan dokuya mantar deliyle müdahale edilerek sağlıklı ve hastalanmış dokuya temas ettirilerek gerçekleştirilir.
KİMYASAL MÜCADELE
Kestane kanseri mücadelesi içerisinde yer alan kimyasal mücadele yapılmadan önce hastalanmış dal ya da sürgün kısımları kesilip hastalık olmayan dokuya yani ksileme ulaşana kadar bıçak yardımıyla tamamen kurtulmamız gerekiyor. Temizlenen fidanlara farklı işlemler yapılır.
Bu işlemler sırasıyla; aşı macunu yardımıyla kapatma işlemi gerçekleştirme, kestane kanseri ilaçları arasından bakır içerikli ilaç kullanılıp aşıyla kapatmak, yine bakır içeren ilaç kullanılması killi toprakla naylonun birleştirilmesi son aşamada sadece bakır içeren ilaç kullanılır.
Bitki koruma ürünlerinin arasında kestane kanseri mücadelesi için kimyasal mücadele yapılmamaktadır. Verilen örnek sınırlı da olsa kimyasal yöntemlerle mücadele yapılacağı yönünde çalışmalara devam edildiğini göstermektedir.
Kestane kanseri son derece önemli bir hastalıktır. Hastalık etmenleri kambiyuma zarar verdiği için iletim demetleri görevini yerine getiremez. Yapraklar kurur ve solar. Ardından gövdeye doğru enfeksiyon yayılır. Zamanında gerekli önlemler alınmazsa maalesef geri dönüşü olamaz ve ölümle sonuçlanır.
Yazan: Ziraat Mühendisi Zeynep Kartal