Ekonomik krizle birlikte Türkiye’de yeni bir çılgınlık başladı: Tarla yatırımı.
İnsanlar artık toprağı ekmek, biçmek, üretmek için değil; “yarın değerlenecek” diyerek alıyor, kenara koyuyor. Tarım arazileri borsaya döndü. Bağ, bahçe, ova, mera… Üzerinde traktör değil hesap makineleri çalışıyor.
Bunun sonucunda ne mi oluyor? Üretici toprak bulamıyor. Kirası uçmuş, satışı hayal. Çiftçi artık kendi tarlasına yabancı. Oysa toprağa en çok onun ihtiyacı var. Ne yazık ki şehirde oturup köydeki arazisini yıllarca boş tutan, sonra değerlenince satan anlayış üretimi boğuyor. Arazi üretimden kopunca, soframız da nimetten kopuyor.
Devlet bazı adımlar attı. Bölünmeyi engelleyen yasalar, toplulaştırma çalışmaları derken niyet iyi, ama sonuç hâlâ sınırlı. Toprağın kimde olduğu kadar, ne için kullanıldığı da önemli. Üreticiyle toprağı barıştırmazsak, toprak bize küsecek. Ve unutmayalım: Gıda sorunu, milli güvenlik sorunudur.
TARIM ARTIK SADECE TARLADA DEĞİL; MASADA
4.Tarım ve Orman Şûrası’nın 83. maddesi, sessiz ama çok önemli bir uyarıydı: “Tarım diplomasisinde uzman kadrolar yetiştirilmeli, Türkiye’nin temsiliyeti güçlendirilmeli.”
Peki neden? Çünkü tarım artık sadece tarlada değil, masada da yapılıyor. Uluslararası arenada ürün satmak kadar, ürünün standartlarını konuşabilmek, pazara girebilmek, engelleri aşabilmek gerekiyor. Bugün bir tahıl gemisi sadece buğday değil, strateji taşıyor. Bunu 2023’teki Tahıl Koridoru anlaşmasında gördük.
Ancak Türkiye’nin bu alanda ciddi zorlukları var. Modern teknikleri uygulayan ile geleneksel yönteme mahkûm olan üreticinin aynı pazarda rekabet etmesi mümkün değil. Dış ticaret anlaşmalarıyla tarım politikaları da çoğu zaman birbirinden kopuk. Gümrük açılıyor, destek gelmiyor. Bürokrasi kendi içinde çelişiyor.
Ve dış dünya… Bir gün kota, ertesi gün ambargo. Her ülke korumacı. Bu atmosferde, Türkiye gibi potansiyeli yüksek bir ülke diplomaside güçlü olmak zorunda. Tarım dış politikadan ayrı düşünülemez. Ürünümüz kadar temsilcimiz de güçlü olmalı. Kararın uygulanması dileğiyle.
KABUĞUNU KIRMAK ZORUNDAYIZ
Yıllarca dünyaya fındık sattık, satıyoruz. Bir dönem pazarın yüzde 80’i bizdeydi. Şimdi yüzde 63’e düştü. Konuştuğumuz fındık, ama aslında konu Türkiye’nin tarım vizyonu. Çünkü fındık gibi özel bir üründe yaşanan bu gerileme, tüm sektörün ihracatının özetidir.
- Bahçeşehir Üniversitesi’nde yapılan konferansta ortaya konan tablo net: Verim düşük.
- Bahçeler mirasla bölünmüş, parçalanmış. Sahibi şehirde, bahçeyle ilgilenen yok.
- Makineleşme zor, çünkü araziler küçük. Yöntemler çağın gerisinde, bilgi eksik, ilgi yetersiz.
- Bir de üstüne fiyatlar düşük, çünkü ürünü işleyemiyoruz. Katma değer yabancıya gidiyor.
Bahçeşehir Üniversitesi’nde ‘Türkiye Fındık Üretiminde Ekonomik ve Toplumsal Sorunlar, Dönüşümler’ konferansı yapıldı. Üniversitenin Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, ‘’Türkiye’nin 15 yıl sonraki durumu ne olabilir?İki yıl önce Türkiye’nin dünya fındık ihracatındaki payı yüzde 63’tü. Şu anda bu oran yüzde 62’ye düşmüş durumda. Eğer hiçbir önlem alınmazsa, yani verimlilik sorununa çözüm getirilmezse, bu oran 15 yıl içinde yüzde 50’nin altına gerileyebilir. Bazı varsayımlar altında yüzde 40-43 seviyelerine kadar düşme ihtimali var. Bu da dışarıdaki dikim alanlarının ne kadar hızlı genişleyeceğine bağlı. Bugün Türkiye, açık ara en büyük üretici olduğu için dünya pazarında fiyat belirleyici konumda. Ancak bu gücü kaybetmesi durumunda içeride çok daha büyük sorunlar yaşanabilir. Zaten şu anda bile özellikle Doğu Karadeniz’de verim düşük olduğu için fiyatlar yetersiz bulunuyor. Eğer uluslararası piyasalarda fiyatlar düşmeye başlar ve Türkiye buna karşılık veremezse, 15-20 yıl içinde ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar ortaya çıkabilir. ‘’ diyor.
Yeni rakipler geliyor: Azerbaycan, Gürcistan, Şili, Avustralya. Onlar dikiyor, modern çalışıyor, verimli üretiyor. Biz hâlâ “fındık bizim” diyerek geçmişe yaslanıyoruz. Oysa pazar affetmez. 15 yıl sonra bu gidişle yüzde 40’lara gerilememiz işten bile değil.
Devletin, sektörün ve üniversitelerin el birliğiyle yapısal bir reform başlatması gerekiyor. Üreticiye eğitim, toprağa sahip, ürüne değer…

