Tarım Organize Sanayi Bölgeleri Türkiye’nin tarımsal üretim kapasitesini artırmayı ve tarım-gıda bütünleşmesini sağlamayı hedefleyen önemli projelerden biri.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı her fırsata bu konuyu gündeme getiriyor. En son “42 ilde 61 organize tarım bölgesi belirlendi. Organize tarım bölgeleri hem üretimin yapıldığı hem paketlemesinin ve buna benzer ihtiyaçların yerine getirildiği ve pazara gönderildiği bir özellik taşıyacak. Yani burada üretiyorsanız 100 kilometre ötede bir yerde paketlemeye göndermiyorsunuz. Üretimin buralarda yapılması yine hem teknolojinin hem de iyi tarım uygulamalarının en üst seviyede gerçekleştirildiği yerler olacak. Bunlardan 6’sında üretim başladı. 7’sinde de yatırım çalışmaları devam ediyor. Bizim amacımız çok hızlı bir şekilde bu 61 organize tarım bölgesini üretime kazandırmış olmak.” dedi. Daha önce de sera, besi, bitkisel üretim gibi dallara ayrılan bu bölgeler için sayıları 100’e çıkacak demişti.
Ancak, bu bölgelerin oluşturulması ve uygulanmasında pek çok sorunun göz ardı edilebileceğini de unutmayalım. Bizim görevimiz dikkat çekmek; bu tehlikeleri kısaca hatırlatalım; konunun hem çevresel hem de sosyoekonomik boyutları var.
Tarım Organize Sanayi Bölgeleri projeleri tarım alanlarını rant alanlarına dönüştürebilir. Organize sanayi bölgeleri genellikle geniş tarım arazilerine kuruluyor. Dolayısıyla bu arazilerin sanayiye tahsis edilmesi, tarım için verimli alanların azalmasına yol açıyor. Yani, projeler her ne kadar tarım sektörünü geliştirme iddiasında olsa da, aslında tarım arazilerinin yok edilmesi riski taşıyor. Bu durum, tarımsal üretimi uzun vadede olumsuz etkileyebilir.
Tarım Organize Sanayi Bölgeleri, küçük ve orta ölçekli çiftçileri bu bölgelerden dışlayabilir. Neden? Çünkü bu bölgelerde genellikle büyük ölçekli firmalar ve yatırımcılar faaliyet gösterir. Küçük çiftçiler ise sermaye yetersizliği ve altyapı eksikliği gibi sebeplerle bu bölgelerde faaliyette bulunamaz. Bu durum, kırsal kesimdeki gelir eşitsizliğini artırabilir ve küçük üreticilerin varlıklarını sürdürememesi gibi sonuçlar doğurabilir.
Küçük çiftçiler, büyük sanayi işletmeleri ile rekabet edebilir mi? Edemez… Büyük ölçekli üretim maliyet avantajları sunarken, küçük çiftçilerin üretim maliyetleri artar ve kâr payları düşer.
Başka? Sanayi bölgelerinin cazibesi, tarım işçilerini köylerinden uzaklaştırarak büyük şehirlere göç etmeye zorlar ve bu da kırsal alanların boşalmasına ve toplumsal yapının bozulmasına neden olur.
Endüstriyel tarım ve gıda üretiminde artan makineleşme ve kimyasal kullanımı, gıda güvenliği ve kalitesi üzerinde olumsuz etkilere neden olabiliyor. Tarım Organize Sanayi Bölgeleri tarımsal üretimi daha verimli hale getirme iddiasında olsa da, yoğun üretim süreçleri nedeniyle ürün kalitesinde bozulmalar ve gıda güvenliği sorunları gündeme gelebilir. Özellikle pestisit kullanımı ve bol kimyasal girdili gıda üretimi gibi tarım teknikleri, insan sağlığı açısından çeşitli riskler barındırıyor bildiğiniz gibi.
Organize sanayi bölgeleri, genellikle tek tip tarım ürünlerine odaklanmaktadır. Bu durum, tarımsal çeşitliliğin azalmasına ve yerel ürünlerin yok olmasına yol açmaktadır. Yerel kültürlerin ve geleneklerin korunması açısından bu durum ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Tarım Organize Sanayi Bölgeleri, çevresel sürdürülebilirlik açısından da ciddi endişeler yaratıyor. Sanayi odaklı bu projeler, tarımsal faaliyetlerde kullanılan su ve toprak kaynakları üzerinde büyük baskı oluşturabiliyor.
Tarımın doğayla uyumlu bir sektör olması beklenirken, Tarım Organize Sanayi Bölgeleri endüstriyel üretimin yoğunlaştığı yerler haline gelerek doğal kaynakların tahrip olmasına neden olabilir. Ayrıca, bu bölgelerde ortaya çıkan atıklar ve kimyasal kullanımının yerel ekosistemlere zarar verme riski de var.
Tarım Organize Sanayi Bölgelerinin bir diğer eleştirilen noktası, yerel ekonomilere sağladıkları katkıların sınırlı kalması…Bu bölgeler, yerel ekonomiye hareketlilik kazandırma amacı taşırken, genellikle büyük şirketlerin ve yabancı yatırımcıların işgali altında kalmaktadır. Küçük üreticiler ve yerel girişimciler bu alanlarda tutunamazken, Tarım Organize Sanayi Bölgelerinin yerel halkın istihdamına ve gelirine sağladığı faydalar sınırlı oluyor. Ayrıca, dışa bağımlı üretim modelleri yerli tarımsal üretimi tehdit ediyor.
Tarım Organize Sanayi Bölgeleri planlanırken çoğu zaman bu bölgelerin yerel topluluklarının ve uzmanların görüşleri dikkate alınmıyor. Yerel halkın ihtiyaçlarına uygun olmayan projeler, sosyo-ekonomik sorunları daha da derinleştirebilir. Ayrıca, bu bölgelerin tarımsal üretim için yeterince optimize edilmediği ve verimsiz yönetim modelleriyle zamanla işlevselliğini kaybedebileceği de bir gerçek.
Tarım Organize Sanayi Bölgeleri, tarımsal üretimi artırmayı hedefleyen modern projeler olsa da, uygulamada pek çok sorun barındırmaktadır. Tarım alanlarının sanayileştirilmesi, küçük üreticilerin dışlanması, çevresel tahribat ve gıda güvenliği riskleri, bu bölgelerin sürdürülebilirliğini ve tarımsal gelişim üzerindeki etkilerini sorgulatmaktadır. Daha dengeli, yerel halkı ve ekosistemleri göz ardı etmeyen bir planlama anlayışı benimsenmediği sürece, Tarım Organize Sanayi Bölgeleri hedeflerine ulaşması zor gözükmektedir. Umarız bunları yaşamayız.