Kabakta mildiyö hastalığı diğer kabakgillerde olduğu gibi karşımıza en çok çıkan kabak hastalıklarından biridir. Fungal kökenli olan bu hastalığın etmeni Pseudoperonospora cubensis‘dir. Bazen etmeni Peronospora farinosa ile karıştırılmaktadır. Ancak bu etmen ıspanaklarda görülen mildiyö çeşididir.
Simptomları benzer olsa da konukçuları birbirinden farklıdır. Mildiyö mücadelesi bakımından kimyasal mücadele kadar kültürel mücadeleye de oldukça önem verilmelidir. Bu önem büyük maliyetleri engelleyerek hastalığın üretim alanına hiç girmemesinde büyük katkılar sağlayacaktır.
MİLDİYÖ NEDİR?
Mildiyö ne demek diye düşünüldüğü zaman akla en başta yapraklarda lekelenme yapan ve bu lekelenmeler sonucunda yaprak ölümleri görülebilen bir hastalık olduğu akla gelmelidir.
Mildiyö hastalığı isim olarak aynı kaldığı halde, konukçu farklarından dolayı farklı etmenler sayesinde oluşmaktadır. Kısacası yaprağı yenen sebzelerde görülen mildiyö semptomları, kabakgillerde ve asmalarda görülen mildiyö semptomlarına benzer olmaktadır. Ancak bunların epidemiyolojisi ve etmenleri farklılıklar gösterebilir. Bu sebeple verilen bir etmen her konukçuya etki etmemektedir.
Ispanakta meydana gelebildiği gibi (Peronospora farinosa) diğer bitkilerde de meydana gelebilmektedir. Kabakgillerde mildiyö etmenleri konusuna geldiğimiz zaman, hastalık etmeni Oomycota şubesinde yer almakta ve bu sebeple gerçek fungus olarak kabul edilmemektedir.
Kışı ve olumsuz koşulları da tarlalarda bitki artıklarında oospor olarak geçirmektedir. Ancak sera koşullarında sıcaklık ve nem bakımından herhangi bir olumsuz durum bulunmadığı için kış ayında da enfeksiyon yapmaya aktif halde devam edebilmektedir.
Kabak fungal hastalıklar kategorisinde büyük bir önemle yer kaplayan mildiyö, eğer önlem alınmaz ise büyük tahribatlarla sonuçlanabilmektedir.
MİLDİYÖNÜN YAŞAM DÖNGÜSÜ
Pseudoperonospora cubensis sadece kabakgilleri enfekte eden bir etmendir. İkili olarak dallanan havai sporangioforlar, enfekte olmuş bitkilerin stoma deliklerinden küçük gruplar halinde çıkmaktadırlar.
Sporangiumlar, çimlenmekte ve çift kamçılı zoospor üretmektedirler. Yaprak üzerinde su formu olduğu takdirde bu zoosporlar aktif olarak penetre olabilmektedirler. Yaprak içerisinde hücreler arasında miselyum geliştirirler. Ayrıca her biri hücrede de haustoryum (beslenme hifi) geliştirmektedirler. Etmenin öncelikle inokulum kaynağı enfekteli bitkilerden rüzgârın etkisiyle taşınmakta olan sporangiumlardır.
İkincil inokulum yayılımı ise genellikle hava yolu ile olmaktadır. Ancak yağmur damlaları ve işçilerle de taşınabilmekte olan bir etmendir. Etmen, kabakgil yapraklarının dış kısmında sporangiofor oluşturmakta ve bu yapılar gövdelerde, yaprak saplarında ve şiddetli enfekte olmuş kavunların çiçeklerinde de görülebilmektedir. Bu hastalık döngüsünün gelişimi, belirti oluşturması ve epidemisi çevresel koşullara oldukça bağlıdır.
MİLDİYÖ ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Kabakgillerde mildiyö hastalığı yeterli yaprak ıslaklığı yakalandıkça ortaya çıkabilen bir hastalıktır. Eğer uygun mücadele yöntemleri uygulanmaz ise büyük kayıplara yol açabilmektedir.
Seralarda ve diğer örtü altı yetiştiriciliği dışında, açıkta (tarlada) balkabağı, kavun, karpuz, hıyar, diğer kabakgillerde ve kabakta mildiyö hastalığı olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Mildiyö hastalığının ilk belirtilerini saptamak oldukça önemlidir.
Hastalığa yapılan erken teşhisler oluşabilecek kayıpların önlenmesinde büyük oranda katkı sağlayacaktır. Bu bakımdan mildiyö belirtileri genellikle yaprağın üst kısmında lekeler halinde oluşur. Bu lekeler küçük, parlak sarı, klorotik alanlar şeklindedir.
Yaprağın alt yüzeyinde bu lezyonlar daha koyu şekildedir. Bu belirtiler en başta kök boğazı kısmına yakın duran yaşlı yapraklarda görülmektedir. Bu yapraklarda gelişme görüldükçe enfeksiyon daha genç yapraklara geçmektedir.
Lezyon gittikçe genişler ve rengi nekrotik kahverengi haline döner. Bu lezyonların kenarları oldukça düzensizdir. Hıyar bitkisinde ise özellikle köşeli olmaktadır. Sporulasyonun hızına ve yoğunluğuna göre hastalığın simptomları açık gri-mor da olabilir, renksiz de olabilmektedir.
Lezyonlar genişlemeye devam ettikçe yaprak ölümü ve gözlenmektedir. Bitkilerde yeteri kadar yaprak olmaması durumunda ise meyveler de güneş yanıklığı görülmesi kaçınılmazdır.
MİLDİYÖ HASTALIĞI HANGİ BİTKİLERE ZARAR VERİR?
Mildiyö hastalığı daha öncede bahsettiğimiz gibi birçok bitkide görülmektedir. Ancak kabakgillerde mildiyö hastalığına değinecek olursak hem tarlada hem sera koşullarında; kabak, kavun, kornişon, hıyar, karpuz, balkabağı ve diğer kabakgillere enfekte olabilmektedir. Bu hastalık kolayca yayılabilme gösterebildiğinden, erken teşhis ve erken müdahale oldukça büyük önem arz etmektedir.
KABAKGİLLERDE MİLDİYÖ MÜCADELESİ NASIL YAPILIR?
Kabakgil mildiyösu ile ilgili birçok mücadele yöntemi vardır. Mildiyö mücadelesi, kültürel önlemlerle yapılabildiği gibi, kimyasal mücadele ile de yapılabilmektedir. Ayrıca kabakgillerde büyük kayıplara yol açan mildiyö doğal mücadele ile de önlenebilmektedir.
Biyolojik mücadele ile ilgili olarak bilinen tek unsur Pythium oligandrum olarak adlandırılan mikroparazitlerdir. Mildiyö hastalığına doğal çözüm olarak kabul edilen bu etmen, hıyar tohumlarına uygulanabildiği gibi aynı zamanda yapraklara püskürtülerek de uygulanabilmektedir. Pythium oligandrum ilk enfeksiyonu geciktirebildiği gibi yaprakta uzun süre boyunca canlı kalabilmektedir.
KÜLTÜREL MÜCADELE
Kültürel mücadele bakımından en önemli unsur dayanıklı çeşit seçimidir. Dayanıklı çeşitlerin kullanılması ile hastalığın üretim alanına ulaşması yüksek oranda engellenmektedir. Aynı zamanda inokulum kaynağını düşürmek için tarlalardaki bitki artıkları yok edilmelidir.
Sık dikimden de kaçınılmalıdır. Eğer sera koşullarında yetiştiricilik yapılıyor ise havalandırma şartlarına önem verilmelidir. Üretim alanında bulunan yabancı otlar yok edilmeli, yapraklarda nem oluşumu görülüyor ise bunun önüne geçilmelidir.
KİMYASAL MÜCADELE
Kimyasal mücadelede daha çok yeni çıkmış ve sistematik fungusitler tercih edilmektedir. Bu sistemik fungusitler, etmenin metabolik gelişiminde aktif özelliğe sahiptir. Aynı zamanda spesifik olan bu fungusitler, tek bölge üzerine etkili olan ilaçlardır.
Ancak sistemik fungusitler, direnç riski oluşumu bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple direnç oluşturabilecek fungusitlerden oldukça kaçınılmalıdır. Bu direnç oluşturabilecek fungusitler Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirtilmiştir.
MİLDİYÖ İLAÇLARI
Mildiyö hastalığında kimyasal mücadele bakımından kullanılacak ilaçlar seçilirken, öncelikle bir Ziraat Mühendisi’ne danışılmalıdır. Direnç oluşturabilecek fungusitler tercih edilmemeli, uygulanacak dozlar etikette yazan önerilere göre uygulanmalıdır.
Aksi takdirde yüksek oranda uygulanan dozlar fitotoksisiteye yol açacağından bitkilerin yanmasına ve ölümüne sebep olabilir. Bu ilaçlar tam sistemik olabildiği gibi, kısmen sistemik olabilir. Ayrıca sistemik olmayan ilaçlar da kullanabilmektedir.
Peki bu mildiyö ilacı ne işe yarar? Bunlar rRNA sentezini engelleyebildiği gibi, hücre duvarı sentezini önleyebilir, ATP üretimini ve mitokondriyal solunumunu engelleyebilmektedir.
Pseudoperonospora cubensis etmeni sadece kabakgillerde enfeksiyon yapabilen bir etmen olmakla birlikte; Fungicide Resistance Action Committee tarafından, fungisitlere karşı direnç oluşumu yüksek risklerde olan 10 patojenden birisi olarak tanımlanmıştır.
Kabakta mildiyö hastalığı oluşturabildiği gibi diğer kabakgillerde de hastalık oluşturarak önemli verim kaybına yol açabilmektedir. Günümüz algıların dışında Peronospora farinosa etmeni ile kesinlikle karıştırılmamalıdır.
Mildiyö mücadelesi bakımından uygun literatürler dışına çıkılması daha büyük sorunlara yol açabileceğinden, uzman bir Ziraat Mühendisi’ne danışılmadan herhangi bir uygulama yapılmamalıdır.
Ayrıca mildiyö hastalığı ile ilgili daha detaylı bilgi almak için “Domates Mildiyösü Hastalığı ile Mücadele Yöntemleri” adlı yazımıza göz atabilirsiniz.
Yazan: Ziraat Mühendisi Berke Çığır