WEBAGRON - TARIMSAL İÇERİK PLATFORMU

Daha Fazla Gör

    Son Yazılar

    TARIM ŞÛRALARI ARASINDA BEŞ YIL: SÜREKLİLİK Mİ, YENİ YAKLAŞIM MI?

    Tarım ve Orman Şûraları, Türkiye’de tarım politikalarının yönünü belirlemek adına önemli bir hafıza ve hedef çerçevesi sunuyor. 2019 yılında gerçekleştirilen 3. Tarım Şûrası ile 2025’te açıklanan 4. Şûra sonuç bildirgeleri karşılaştırıldığında; ortak kaygılar, devam eden öneriler ve dikkat çekici yeni başlıklar bir arada karşımıza çıkıyor. Ancak bu belgeler yalnızca bir liste değil; bir zihniyetin, bir politika bakışının da göstergesi.

    ÜRETİM PLANLAMASINDAN STRATEJİK LİSTEYE

    3.Şûra’da tarımsal üretim planlamasının “devlet politikası” haline getirilmesi gerektiği belirtilmişti. Bu güçlü ifade, planlamanın merkezî rolüne yapılan bir vurgu idi. 4. Şûra ise bu bakışı devam ettirerek “stratejik ürün listesi”nin genişletilmesini ve üretim planlamasının bu liste üzerinden sürdürülmesini öneriyor. Ancak aradaki fark; yeni bildirgede daha çok uygulamaya dönük, araçları da tanımlayan bir yaklaşımın yer alması. Yani hedef sabit, araçlar çeşitlenmiş.

    TOPRAKTA DEVAMLILIK, ARAZİ BANKACILIĞINDA DERİNLEŞME

    Her iki belgede de atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılması, miras mevzuatının düzenlenmesi ve arazi bankacılığı gibi başlıklar yer alıyor. 2025 bildirgesi, bu başlıkları bir adım ileri taşıyarak “parsel bütünlüğü” ve “küçük işletmelerin ölçek büyütmesi” gibi daha somut ve teknik çözüm önerileri sunuyor. Ancak sorun kronik: Bu başlıklar 2019’da da öncelikti, hâlâ çözülememişse, uygulamada neyin eksik kaldığı sorgulanmalı.

    İKLİM DİLİ DERİNLEŞİYOR

    2019’da iklim değişikliğinin tarım üzerindeki etkileri bir çerçeve konuydu. 2025 bildirgesinde ise kurakçıl peyzaj, karbon yutak alanları, agroforestry, dirençli türlerin yayılışı gibi ileri kavramlara geçiş yapılmış. Artık sadece etkileri izlemeyi değil, risklere dirençli sistemler kurmayı konuşuyoruz. Bu oldukça olumlu bir dönüşüm. Fakat bu dönüşümün uygulamada hangi kurumlar eliyle, hangi kaynaklarla yapılacağı ayrı bir tartışma konusu.

    SU YÖNETİMİNDE KANUN VE ENTEGRASYON ÇAĞRISI

    2019 bildirgesinde “Su Kanunu çıkarılmalı” ifadesi yer alıyordu ve bu, su yönetiminde yasal boşluğun giderilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Aynı zamanda sulama yatırımlarının 25 yıl içinde tamamlanması ve suyun verimli kullanımı hedeflenmişti. Ancak su konusu daha çok bir “temenni” dilindeydi.

    2025 bildirgesine geldiğimizde ise su yönetimi başlı başına bir ana eksene dönüşmüş durumda. “Su Kanunu”nun çıkarılması talebi sürerken; taşkın ve kuraklık yönetimi, sektörel su tahsisi, alternatif su kaynakları (gri su, arıtılmış atık su), kurakçıl peyzaj, yeraltı suyu rezervlerinin korunması gibi çok yönlü başlıklar gündemde.

    En dikkat çekici yeniliklerden biri de su ile ilgili kurum ve kuruluşların yetki ve sorumluluklarının yeniden düzenlenmesi çağrısı. Su yönetiminin “merkezi ve entegre bir yapıya” kavuşturulması öneriliyor. Bu, mevcut dağınık yapının sistem bütünlüğü açısından yeniden ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor.

    Sulamada ise 2030 yılına kadar kişi başı su kullanımının 150 litreden 120 litreye düşürülmesi, sulama randımanının %60’a çıkarılması gibi sayısal hedefler konmuş. Bu, geçmiş şûralara göre çok daha ölçülebilir bir planlama dili anlamına geliyor.

    DİJİTALLEŞME VE YAPAY ZEKÂ: HEDEF BÜYÜK

    3.Şûra’da “akıllı tarım” genel bir vizyondu. 4. Şûra ise yapay zekâ destekli tahmin sistemlerinden dijital hal sistemine, blokzincir altyapısından ulusal tarım veri bankasına kadar kapsamlı bir dijital dönüşüm perspektifi sunuyor. Tarım sektörü bu teknolojilere ne kadar hazır? Çiftçilerin dijital okuryazarlığı ve teknik altyapı buna ne ölçüde cevap verebilir? Bu noktada dijital vizyonla, sahadaki gerçeklik arasındaki mesafe dikkate alınmalı.

    KADIN, GENÇLER VE KIRSAL YAŞAM

    Her iki bildirgede de gençlerin ve kadınların üretime katılımı destekleniyor. Ancak 4. Şûra, sosyal güvenceye erişim, kırsalda eğitim-sağlık-ulaşım hizmetlerinin iyileştirilmesi gibi daha bütüncül bir yaşam politikası öneriyor. Tarımı yalnızca üretimden ibaret görmeyen bu yaklaşım, kırsalda hayatın devamlılığına odaklanması açısından değerli.

    HAYVANCILIKTA SORUN AYNI, ÇÖZÜM YENİ

    Buzağı ölümleri, döl verimi ve yerli ırkların korunması 2019’un gündemindeydi. 2025’te bu konular korunmuş ama çoban akademileri, çobanlara sosyal güvence gibi yenilikçi çözümler de eklenmiş. Küçükbaş et üretimi hedefinin %35’e çıkarılması gibi nicel hedeflerin konması da önemli.

    TARIMSAL FİNANS VE RİSK YÖNETİMİNDE YENİ KURUMLAR

    3.Şûra’da destekleme sistemleri ve sözleşmeli üretim önerileri vardı. 4. Şûra ise “Çiftçi Garanti Fonu”, “Acil Afet Yardım Fonu”, “Tarımsal Finans Ar-Ge Birimi” gibi yeni yapılar öneriyor. Risk yönetiminde kurumsal altyapıların güçlendirilmesi önemli bir adım olabilir.

    SONUÇ: DEVAMLILIK OLUMLU, UYGULAMA BELİRLEYİCİ

    Her iki şûra arasında birçok ortak nokta bulunuyor: Üretim planlaması, dijitalleşme, iklim kriziyle mücadele, kırsal kalkınma, arazi düzenlemeleri… 2025 bildirgesi, bu konularda daha ileri, daha teknik ve daha sistematik bir dil kullanıyor. Ancak bu vizyonun başarıya ulaşması, sadece doğru başlıkları belirlemekle değil; bu başlıkların uygulanabilirliğiyle, kaynakla, eğitimle ve yönetişimle mümkün olacak.

    Şûralar vizyon çizer. Asıl mesele, bu vizyonun sahada nasıl karşılık bulduğudur.

    Son Yazılar

    Önerilen Yazılar

    ×
    ×